39. Bölüm: SUİKAST

4.1K 211 83
                                    

Selamlar, normalde bölüm günlerimiz pazar olsun demiştim ama siz haftada bir bölüm gelmesini istemediniz. :) En az iki olsun diyordunuz... Siz ne derseniz, o. 🙌🏻 Bundan sonra bölüm günlerimiz Çarşamba ve Pazar Günleri.
🤍

Günler nasıl geçmişti bilmiyordum ama Kasım ayının ortasındaydık. Havalar iyice soğumaya başlamıştı ve bir yaz insanı olarak bu benim hiç sevmediğim bir şeydi. Kışı sevmezdim. Hissettirdiği duyguyu sevmezdim. Soğuk havadan nefret ederdim.

Ankara'da birkaç gün kaldıktan sonra oradan ayrılıp Eskişehir'e gelmiştik. Yaklaşık iki haftadır da buradaydık. Cihan'dan ise herhangi bir haber yoktu. Neredeydi, ne yapıyordu, bizi nerelerde arıyordu veya nasıldı bilmiyordum. Açıkçası bu soruların hiçbirinin cevabını merak etmiyordum. Tek isteğim bizi hiçbir zaman bulamamasıydı.

Eymen'in evinde kalıyordum. Buralı olduğunu ve burayı çok sevdiğini söylemişti geçen günlerde. Ankara'da olmamızın güvenliğim açısından çok da mantıklı bir karar olmadığını düşündüğü için bizi buraya getirmişti. Ama kendisi benimle kalmıyordu. Çocukluk arkadaşım dediği ve kendi evine çok yakın olduğunu belirttiği bir arkadaşının evinde kalıyordu. Her gün yanıma uğruyor, geç saatlere kadar benimle kalıyordu ama ben uyuduktan sonra gidiyordu.

Ankara'da olduğumuz her gün Eymen'e, polise gidip her şeyi anlatmamız gerektiğini söylemiştim hep ama Eymen bunu sürekli olarak reddetmişti. Bir keresinde ondan gizli olarak buna kalkıştığımda beni yarı yolda yakalamış ve planını bozmamam için bana adeta yalvarmıştı. Son zamanlarda Eymen'de en ufak bir güvensizlik hissetmediğim için dediğini kabul etmiştim.

Zaten ailemin mezarına da onun sayesinde gidebilmiştim. Tıpkı Göktuğ'unki gibi benim ailemin mezar taşına kadar her ince ayrıntısını yine Eymen yaptırmıştı. Cihan, o kadar aşağılık bir herifti ki annemi, babamı ve abimi vahşice öldürdüğü yetmezmiş gibi bir de onları öylece boş bir araziye gömmüştü. Bir mezarı bile çok görmüştü onlara. Bunu öğrenmek günlerdir aklımdan çıkmayan bir şeydi ve açıkçası hâlâ tam olarak atlatabildiğim söylenemezdi. Eymen sayesinde ailem o araziden çıkarılmış, normal bir aile mezarlığına gömülmüştü.

Eymen defin işlemlerini hallettikten sonra aile evime giderek bizi soran komşulara durumu bildirmiş, meraklarını gidermiş ve evimizi boşaltmıştı. O eve bir daha asla geri dönemeyeceğimi söylediğim için, herkese benim de öldüğümü söylemişti. Annem ve babamın kendi ailelerinin tek çocuğu olması hiçbir zaman bu kadar yalnız hissettirmemişti bana. Babamın anne ve babası da yoktu ama annemin annesi ve babası yani anneannem ve dedemin tüm bunları duyunca nasıl yıkıldıklarını tahmin edebildiğim için onlara da çok üzülüyordum.

Cihan'ın bana haftalar önce, babamın tedavisi için annemle bir anlaşma yaparak onları yurt dışına gönderdiğini söylemesinin külliyen yalan olduğunu da öğrenmiştim bu zamanda. Eymen'in, eskiden Cihan'a çalışan bir adamdan öğrendiğinde göre annem ve babam öldüreli yaklaşık iki ay oluyordu. Cihan bana o konuşmayı yaparken aslında onları çoktan öldürmüştü.

Abim onlardan sonra öldürülmüştü ama şimdi o, babam ve annemin bedenleri yan yana yatıyordu. Mezarlığa gidip onları öylece izlerken sandığımdan daha kötü olmuştum. Eski anılarım sanki o anı beklemişçesine zihnimde canlanıyor, geçmişten çıkagelen konuşmalar beynimde dönüyor, annemin kokusu bir anda burnumda tütüyor, babamın güzel kızım deyişi kulaklarımda yankılanıyor ve abimin sarılışı tüm bedenimi sarıyordu. O an o kadar kötü bir andı ki, dünya üzerinde bundan daha acı bir şeyin olamayacağını ilk kez o gün anlamıştım.

AYNI BIÇAĞIN SIRTINDA (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin