14. Hikaye

1.9K 126 9
                                    

Ona vereceğim cevapsa çok netti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ona vereceğim cevapsa çok netti. Tam dudaklarımı aralayıp cevap vereceğim sırada, mutfaktan giren bedenle korkuya o tarafa baktım. Onun gözleriyle gözgöze geldiğimde tenimde birden bir korku doldu. Yine, aynı senaryoyu yaşayacağım diye bu sefer daha çok korktum çünkü bu sefer bebeğim de vardı!

Onun gözleri, bana yine acımasız bir katil gibi bakıyordu.

Asaf asla onun geldiği anlamamış gibi "Düşün biraz, iyi bir hayat kurabiliriz." gibi şeyler söylemeye devam ediyordu. Mirza gözlerini kırpmadan gözlerime bakıyordu. Acaba şu an ne kadar korkutucu göründüğü hakkında herhangi bir fikri var mıydı?

"Eğer..." dedi yine ilk günlerdeki sesi gibi aşırı sert bir sesle "Karımın kolundan o elini çekmezsen, bir kolun olmayacak." Asaf aceleyle kolumu bırakıp arkasını korkuyla döndü.

"Abi-" dedi, az önce karısına kaçma teklif etmeye çalıştığı adama.

"Kes." Mirza elini kaldırarak, otoriter sesiyle onu uyardığında önümde kalan bedenin titrediğini gördüm. "Çık." dedi. İlk değil, yüksek ihtimal asla son da olmayacak bir biçimde Mirza'yla yalnız kalmak istemedim. Eğer Asaf çıkarsa tüm siniri benden çıkabilirdi!

Asaf ellerini önünde bağlayıp başını eğdikten sonra mutfaktan sükunetle çıktı. Bu kadar basit miydi yani beni bu adamla başbaşa bırakması? Belki de zihnimin bulanık olduğu bir an olacaktı ve ben bu adama evet diyecektim? Allah korumuştu.

Mirza'nın bakışları Asaf çıkar çıkmaz bana döndü, oldukça sakin görünüyordu. Zaten beni de bu sakinliği korkuttu çünkü kendisi psikopat olduğu için birden tepkileri değişebiliyordu.

Üzerime doğru bir adım attığında korkça geriye doğru adım attım. Bu ben kalçamı arkamdaki L şeklindeki tezgaha çarpana kadar devam etti. Bakışlarından gözlerimi kaçıramıyordum, kaçırsam birden bir şey yapacakmış gibi geliyordu.

Dibime kadar girdiğinde durdu, sakince bir elini arkamdaki tezgaha yasladı, diğer elini yüzüme çıkarıp yüzümü okşadı. Belki bir gün bana vurduğu ellerinden gösterdiği hiçbir şeyi kabul etmeyeceğimi anlardı, ki bu oldukça zordu.

"Güzel karım..." dedi, sakin ve şefkatli bir şekilde. Her şeyi sahte olduğu gibi dilindeki bu sözlerden geçen duygular da öyleydi. Bunlara inanmamam gerektiğini, uzun süredir kendime hatırlatmam gerekiyordu. "Neden diğerleriyle dönmedin içeri? Gelmesem, o adam bir şey yapsa, size bir şey olsa ne yapardım ben?" eli, yüzümü hala okşuyordu. Biraz daha bana eğildiğinde belimi zorlayarak geriye doğru eğildim.

"Baklava yiyecektim..." dedim, bir açıklama beklemediğini bildiğim halde. Yüzünde hafif bir gülümseme oluştu, yüzümdeki elini karnıma indirdi, yavaşça okşadı. O bana ne zaman dokunsa, tenim ürperiyordu.

"Oğlum? Canın baklava mı istiyor? Baban sana kurban olsun..." hafifçe karnıma doğru eğilmişti, sanki cidden birine hitap ediyor gibiydi. "Biliyor musun? Bu aylarda çevrelendeki sesleri ayırt etmeye başlıyormuş?" belli belirsiz kafamı salladım, çok okumuyordum bu konu hakkında. Bunları okuduğumda, kalbime bir yük biniyordu. Yengem, geçen haftaların birinde geldiğinde, annelik... demişti buna. Şimdiden oğlumun hayatı için endişeliymişim.

Masumiyet +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin