Durdu.
Aramızda iki adım varken durdu. Derin bir nefes aldım sonunda. İhtimaller bile resmen nefesimi kesmişti.
"Sorun ne?" dedi. Sorun neydi? Anlık hafıza kaybı yaşadığımı sansam da daha sonra aramızdaki mesafeyi hatırlayarak derin bir nefes aldım.
"Yok." sürdürmeye devam ettim. Kaşlarını çattı, üzerime doğru bir adım attı. Hayır işte, yaklaşma, düşünemiyorum.
"Arin!? Sorun ne dedim!" sesi yükselmişti ama bağırmıyordu. Bende onun gibi kaşlarımı çattım. Ona doğru tehditkar bir adım atmak istesem de aramızda öyle bir boşluk olmadığından ötürü yapmadım.
"Sorun yok! Senin davrandığın gibi davranıyorum." onuzları düştü. Geldiğinde sadece bir buçuk saat uyumuştu. Her ne kadar kızların yanında enerjik olmaya çalışsa da gözlerine çöken kan tam aksini zaten söylüyordu.
"Bildiğin bana trip atıyorsun, yeme beni." yerim seni, öyle afiyetle yerim ki... dur. Düşünme!
"Trip atmıyorum. Sabah davrandığın gibi davranıyorum sadece." derin bir nefes verip bende omuzlarımı indirdim. Ondan uzaklaşmak adına bir adım gerilediğimde topuğum duvara çarptı.
"Ha mesele bu yani?" gülümsedi. Gülümseyince yanağında çizgiler oluştu, beyaz dişleri göründü. Gülümsememeliydi. Şu an aklımda olan tek şey gülümsemesiydi. "Sabah yorgundu..."
"Tabii sende haklısın! Ben sadece çocukların için burdayım! Senin nerde olduğun, neden yaralandığın, neden dikişlerini patlattığın beni zerre ilgilendirmez! Bunları sormak zaten benim hatam..." daha devam edebilecekken duraksadım. Hayır, bunları söylememiş olayım. Hayır, Ediz'in gözleri böyle parlamamış olsun. Hayır, bu ben değilim!
Ediz'in bana yaklaşacağını sandım ama o sabit kaldı. Bense iyice duvara sinmekle meşguldüm. "Bu kadar meraklandığını bilmiyordum." yüzünde gizlemeye çalıştığı gülümsemesini görünce sindiğim duvardan doğrulup tekrar kaşlarımı çattım.
"Ne oldu! Hoşuna mı gitti?" dedim, soluklarım hızlanmıştı. Cidden sinir olmuştum, hala cevap vermiyor birde benimle dalga geçer gibi gülüyordu.
"Hee, gitti." dedi, bana atmasını beklediğim adımını attı. Arkamda duvar, önümde kalıplı Ediz. Aklımdan hiç iyi şeyler geçmiyorken konuşmak için kendimi zorlamadım. "İlk önce Berat'la görüştüm. Senin burda kalmak istediğini söyledim. İlk mırın kırın etsede bir şey diyemedi. Daha sonra Diyarbakır'da işim vardı oraya gittim. Bi bayii sorun çıkarıyordu, orda ufak bi arbede çıktı, orda yaralandım. Ordan Urfa'ya geçtim bir mesele vardı onu hallederken gördüğün hale geldim. Yeterince açıklayıcı oldu mu?" yüzüme doğru eğilmişti. Nefes alamıyorken yeterince düşünemiyordum.
"Ne iş yapıyorsun?" aklıma gelen ilk soruydu. Yüzümde değen nefesi miydi yoksa ben artık terlemeye mi başlamıştım?
"Nakliye şirketim var, söylemiştim. Ülkenin bazı yerlerinde daha küçük birimler var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet +18
Romance(+18) Yetişkin içerik, şiddet öğeleri, istismar ve küfür içermektedir. Yaş farkı vardır. Yaşım 17, bu yaştaki normal bir insanın korkusu nedir? Okuyacağı okul? Gireceği sınav? Olabilir. Ama benim korkum bunlardan biri değil. Eğer bu topraklardaysanı...