19. Minicik Bebek

2.4K 132 22
                                    

Bölüm ciddi anlamda psikolojik anlamda etkileyebilecek unsur içermektedir. Devam etmeden önce kaldırabileceğinizden emin olun lütfen.

Bölüm fotoğrafı en alttadır.

Mirza'dan

Bugünü yarından ayıran şey, sadece akrep ve yelkovanın değişmesi yada güneşin tekrar doğmaya karar vermesi miydi? Hayır; kesinlikle değildi. Bugünü yarından ayıran şey sadece şuanı yaşıyor olduğumdu.

Şu an.

Yaşarken bir çok an vardı ama hiçbirinde şuanki hislerimin zerresini hissetmemiştim.

Aslında sabah her şey normaldi, her zamanki gibi güzel karımı yatakta uyuyorken bırakmış, aile üyeleriyle sessiz bir kahvaltının ardından aile şirketimize gelmiş ve her gün ne yapıyorsam onları tekrarlamaya başlamıştım.

Ama öğleden sonra iki gibi aldığım bir telefon vardı ki, yüreğimi yerimden hoplatıyordu.

Hayatımda hiç bir duyguyu böyle sahici bir şekilde hissetmemiştim. Oğlumun varlığını öğrendikten sonra gerçek tek sevgimi bulmuştum belkide. Şimdi, o doğuyorken onun yanında olmak için arabayı süratle kullanıyor, bir an önce eve varmak istiyordum.

"Bir gelişme var mı?" dedim, arabaya bağladığım telefonun ucundaki adamıma. Dikkatli bir şekilde dakikalardır aramaya kulak kesilmiştim, herhangi bir bebek ağlama sesi duymak istiyordum. Arada duyduğum tek ses birilerinin konuşması yada bir kadının çığlık sesiydi. Bir kadının değil karımın.

Karım, evde doğuruyordu. Bu saçmalığın sorumlularını bir bir cezalandıracak olsam da, şuan için tek önemli şey oğlumu kucağıma alabilmekti. Hayatımda her şeye kolay ulaşan biri olarak, hedefsiz kaldığımda gelen oğlum, aslında amaçsız hayatıma amaç olmuştu. Bu yüzdendir ki, onunla ilgili okumayı, onun hakkında bir şeyler öğrenmeyi aşırı sevmiştim.

"Hayır ağam." dedi düşüncelerimi bölen adamım. Zaten eve şunun şurasında on- on beş dakika kalmıştı. Aslında ben küçükken bu mesafe çok daha kısaydı ama şehir büyüdükçe ulaşım da zorlaşmaya başlamıştı.

Belkide ben konağa gittiğimde oğlum çoktan annesinin kucağında yerini almış olacaktı. Gözleriyle, annesinin gözleri gibi mavi, bana bakardı. Yada benim gözlerimle, bunu öğrenmek için bile aşırı derecede sabırsızdım.

Her zamanki gibi üzerime birden çöken ağırlıkla ayağımı gazdan biraz olsun çektim. Eğer olması gerekenden erken varırsam, karımın çığlıklarını hiç istemediğim bir şekilde duyacaktım. Bunun rahatsızlık üzerimde yer edindi, arabayı daha sakin bir şekilde kullanmaya devam ettim.

Bugün pazar olmasına rağmen işe gitmemin büyük bir nedeni yoktu aslında. Sadece aşiret oraya yığışırken orda olmaktan hoşlanmıyordum, dolayısıyla da işe gidiyor ve vakit öldürüyordum. Belkide bunu yapmam bugün iyi bile olmuştu.

Kapıdaki adamın beni birde aramasını işlerime daldığım için duymamıştım. Anca iki gibi geri dönebilmiştim ve şuan saat iki buçuğa geliyordu. Sadece yarım saattir bile kendimi strese sokmuştum, evde kalsaydım bu iki saat olacaktı, o yüzden aldığım kararlara sevindim.

"Abi..." dedi telefonun ucundaki ses "Aşiretten adamlar geliyor, ne yapalım?"

"Kapıda beklesinler." dedim hemen "Oğlum doğduğunda altın dağıtacağım, usta falan bul; büyükbaş kestirip, döner asalım kapıda." bunlar daha öncesinden düşündüğüm için kolayca ağzımdan çıkmıştı.

Oğlum erken doğsa da onun için hazırlığım tam takırdı. Harbiden, oğlum erken doğuyordu yani doğunca acaba kuveze falan ihtiyaç olacak mıydı. Yani şuan karımı kimin doğurttuğunu bile bilmiyordum, acaba işi bilen biri miydi?

Masumiyet +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin