26. Üçüncü yol

2.7K 235 73
                                    

Şu an sutyenim tüm detaylarıyla önüne seriliyor ve o sinir bozucu bir dikkatle üzerime bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Şu an sutyenim tüm detaylarıyla önüne seriliyor ve o sinir bozucu bir dikkatle üzerime bakıyordu. Eğer deve kuşu olsaydım şu an kafamı magmaya kadar gömmek isteyebilirdim.

Daha fazla bu gerici atmosferde kalmamak için oturduğum yerden hızla kalkıp üst kattaki odama girdim. Kendimi hemen odadaki banyoya attığımda aynadaki yansımamda ilk karşılaştığım şey yanaklarımdaki kızarıklık oldu.

Aynaya bakmaktan kaçınarak üzerimdeki tişörtü ve ardından ıslanmış sutyenimi çıkardım. Hemen yan odamda bu süte ihtiyacı olan bir bebek olmasına rağmen kendimi zorlayarak bedenimdeki acıdan kurtulmaya çalıştım.

Üzerime tekrar temiz kıyafetler giyinirken kapı çaldı.  Tamamen giyinik olduğumda ilerleyip kapıyı ben açtım. Lilya falan gelmişse, kapı koluna yetişemeyebilirdi.

Ediz'i karşımda görünce tahminimde yanıldığımı anlayıp geri çekildim. "Müsait misin?" dedi kendi odasına girmek için. Kafamı salladığımda elindeki koca koliyle içeri girdi. Gözlerim koli ve yüzünde dolaşırken az önceki anı unutmaya çalışıyordum.

O elindeki koliyi yere koyarken gözlerim onun dışındaki her yerde geziniyordu. Olay aslında onun görmesi değildi, içinde bulunmak zorunda olduğumuz durumdu. Tabii, onun görmesi de sorundu ama içinde bulunduğumuz durum kadar da değildi.

Yüzümde gözlerini hissetsem de durup bakmadım. O şekilde, ayakta karşılıklı duruyorken ben gözlerimi odanın içerisinde gezdirdim o da beni izledi. Bir süre sonra tenim bakışları altında karıncalanmaya başladığında artık pes ederek gözlerimi gözlerine çevirdim. Duruşu dikti, çenesi havadaydı. Yine de bana olan bakışları üsten değildi.

"Kırdım mı seni?" dedi. Belki benim utanmama sebep olduğu için belki de tekrar kızlarımdan uzak dur diyeceği için geldiğini sanmıştım ama o bana kırdım mı seni dedi. Ben kırıldığımın üzerini kapatmışken üstelik. Dudaklarım aralanmış bir şekilde ona baktım. Bir cevap vermeyeceğimi anlamış gibi; "Özür dilerim." dedi, bir insanı kırdıktan sonra özür dileyebilirdiniz ama ben, buna o kadar zamandır uzaktım ki, garip gelmişti.

Bunun garip gelmesiyse daha garipti.

"Ben bu endişeyle yaşadım bir süre, istemeden etkilenmişim. Öyle birden çıktı cümle, sana güvenmediğimden değil." bana istemeden bir adım attı. "Tekrar özür dilerim, senin onlara zarar vermeyeceğini biliyorum."

Cümleler boğazıma dizildi. Ediz bir süre bu endişeyle mi yaşamıştı? Yani çocukların annesi... aklım almıyor.

"Önemi yok, kırılmamıştım." dedim. Kırıldım, çok üzüldüm diyemeyerek. Onun koyu gözlerine bakarken sanki zaman cidden yavaş akıyor gibi hissediyordum ama böyle bir şey mümkün değildi. Kendimi tutmam gerekirdi.

"Az önce Lilya'dan bugün neler yaptığınızı dinledim." arkasını dönüp odanın içinde bulunan karşılıklı tekli koltuklara yöneldi. Koltuklar arkadaki kütüphaneye bakıyordu. Kütüphanenin hemen yanında mini buzdolabı vardı. Koltuğa oturunca bende ayakta dikilmemek için karşısına geçtim. "Ben... yani şu ana kadar hep, işten gelince kızımı üzgün görmeye alışmışım. Bugün farkettim." derin bir nefes aldı, takım elbisesinde yer alan kravatını gevşetti. "Aslında tüm gün aklımdan çıkmadı." ben mi? Kalbim hızlandı, hayır diyemedim. Hızlanma, yapma, saçmalama.

Masumiyet +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin