10. tavşan tilkinin pençesinde

2K 118 3
                                    

Arabanın arka koltuğuna yerleştiğimde sanki vücudumdaki güç çekilmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Arabanın arka koltuğuna yerleştiğimde sanki vücudumdaki güç çekilmişti. Dikiz aynasından şoförü gördüğümde tanımadığımı fark edip ellerimi birbirine bastırıp titremesinin geçmesini bekledim.

Kalbimim ritmi hala çok hızlıydı, ne kadar engellemeye çalışsam da tüm vücudum titriyordu. Film kaplı camların arkasından geçtiğimiz sokakları derin nefesler eşliğinde izledim. Kendimi sakin olmak için özellikle telkin ediyordum. Abim bu planı yaptıysa her şeyimi garantiye almış olmalıydı.

Sabah bana dediğine göre İstanbul'a adıma uçak bileti aldırmıştı ama ben başkasının adına ayırtılmış otobüsle Ankara'ya gidecektim. Ordan da bir arkadaşı beni alacak ve başka bir şehre götürecekti. Bu sayede Mirza izimi geç bulacaktı ve Ankara'da olduğumu düşünecekti.

Tek olması gereken sağlam bir şekilde Mardin otogarından Ankara otobüsüne binmemdi. Geçtiğimiz sokaklardaki insanlar o denli hayatlarındaydı ki kendimi bir an hayallerin ortasında buldum.

Bir an marketten ekmek alan küçük çocuktum, öteki an önünde bebek arabasıyla yürüyen kadındım. Ben hayal alemine daldıkça ellerim ve ayaklarımda titremeler yavaşça geçti. Kalbimin ritmi hala hızlıydı ama eskisi gibi ağzımda atmıyordu.

Hiç Mardin dışına çıkmamıştım ama en büyük hayalim Ankara'da üniversite okuyabilmekti. Bir süre Ankara'yı hayal ettim. Çok olmasa bile birkaç saat orda kalacaktım ve bu bile bana çok iyi geliyordu.

Araba yavaşladığında tekrar dikiz aynasından şoförle göz göze geldim. "3. perona on dakikaya gelecek otobüs. 10 numarada oturuyorsun. Kimseyle göz göze bakma, kimseyle konuşma." öyle ciddi bir adamdı ki tek yapabildiğim kafamı sallamak oldu. Arabadan indim, önünde durduğumuz otogara doğru ilerledim.

Bazı insanlar dönüp bana baksada kim olduğumu büyük ihtimal burdaki kimse bilmiyordu. Düğünüm olmamıştı ve kaynanamla daha yeni çarşıya çıkmıştım. Tanıyanlar da beni sadece Arin Reşwan olarak biliyor olmalıydı.

Sakin olmaya çalışarak tavandan asılan, üzerinde üç yazan demir levhanın önünde durdum. Gözlerim sürekli otogarın girişindeydi. Kimseye bakmıyor, bakamıyordum. Ellerim öyle titriyordu ki kimse fark etmesin diye tırnaklarımı avuç içlerime geçiriyor, elimi sabit tutmaya çalışıyordum.

Başım şiddetli bir şekilde ağrıyordu. Ekim ayının serin haline rağmen terliyordum. Kalbim tekrar şiddetli atmaya başlamıştı. Tek yapabildiğim derin nefesler almak ve bittiğine dair umut etmekti.

Sonunda girişten otobüs gelip önümde durduğunda derin bir iç çektim. Aceleci olduğumu göstermemek adına yavaş adımlarla otobüse ön taraftan binip, numaramı bulduktan sonra çift kişilik koltukta cam kenarına oturdum.

Aşırı derece endişeliydim. Gözlerim hala girişteydi. Sanki her an Mirza siyah arabasıyla ordan girecek ve beni sürükleyerek peşinde götürecekti. Yanıma biri oturdu ama gözlerimi girişten alamıyordum. Avuç içlerim bile terliyordu.

Masumiyet +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin