Bir bebek ağlıyor. Üzerimde gözlerini hissediyorum. Kimse hareket etmiyor. Ben, öylece yere bakmaya devam ediyorum. Bebek ağlıyor. O yatakta oturuyor. Ben yerde oturuyorum. Yüzümü saçlarım kapatıyor. Bebeğim ağlıyor. Ellerim titriyor. Ağladığımı yeni fark ediyorum. Kafamı kaldırıp yatakta oturan bedene bakamıyorum.
Ağlayan benim bebeğim değil. İlay. Benim bebeğim zaten hiç ağlamadı.
Az önceyi sanki şimdiymiş gibi gözlerimin önümde görüyorum. Benim debelenişim ve Ediz'in beni tutmaya çalışmaları. Bağırışım ve Ediz'in beni sakinleştirmeye çalışışı. Ben, gözümün önünde Mirza'yı bulacağım sanırken, Mirza'ya bağırırken aslında burda olmayışı.
Delirdim.
Galiba.
Gözyaşlarımı temizledim. Daha fazla kendini yırtarcasına ağlayan bebeğe dayanamayarak ayaklanıp İlay'ın beşiğinin önünde buldum kendimi. Ediz'e bakacak ne yüzüm, ne de cesaretim vardı. İlay'ı kucakladım, sakinleşmesi için hafifçe sallamaya başladım. Belkide başka bir şey istiyordu ama idrak edemiyordum.
"Baba?" dedi uyku mahmurluğuyla Lilya. Gözlerim anında yataktan doğrulmaya çalışan Lilya'yı buldu.
O kadar korkmuştum ki, ne sesimin ayarını ne de söylediklerimi düşünebilmiştim. O an sanki, sadece o ve ben vardık. Mirza ve ben. Kafamı sallayıp onu atmaya çalıştım ama nasıl oluyorsa, kendini zihnime mıhlamıştı.
Kendimi o denli kaybetmiştim ki, kızlar benim yüzümden uyanmıştı. Ediz, nasıl bir şoka girdiyse dakikalardır yerinden kıpırdamıyordu. Gözlerini üzerimde hissediyordum hala.
"Bir şey yok bebeğim, uyu." Ediz Lilya'ya doğru eğilince Lilya'dan gözlerimi çekip sadece İlay'a odaklandım. Hala ağlıyordu, duymuyordum bile. Kulaklarımda çınlayan, nefret ettiğim bir adamın sesi vardı.
Lilya'nın uykusu daha çok kaçmasın diye uzaklaşmayı tercih ederek İlay'la birlikte odadan çıktım. İlay'ın odasına girince, gözlerimdeki yaşlar yerini tazelerine bırakarak çeneme doğru süzüldü.
Geçmeyecekti.
İlay'la birlikte dakikalarca ağladık. Hatta öyle ki, bir yerden sonra benim acımı hissetmiş gibi o ağlamayı bırakmıştı. Onu korkuttuğumu biliyordum ama elimden bir şey gelmiyordu.
Artık ayakta durmaktan yorularak odanın içindeki koltuğa bıraktım kendimi. Bir yandan sessiz gözyaşlarım dökülürken diğer yandan İlay'ın sırtını sıvazlıyordum. Kendimde değildim, ne yaptığım yada duygularım hakkında bir fikrim yoktu.
Sadece acıyordu.
Kendime gelmemi sağlayan, İlay'ın başını göğsümden kaldırıp bana bakması oldu. Belkide boynunu dik tutabildiği ilk andı. Göğsümden destek aldığı ellerinden birini yanağıma attı. Belki bilinçsiz yaptığı bir hareketti ama ben ister istemez gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet +18
Romance(+18) Yetişkin içerik, şiddet öğeleri, istismar ve küfür içermektedir. Yaş farkı vardır. Yaşım 17, bu yaştaki normal bir insanın korkusu nedir? Okuyacağı okul? Gireceği sınav? Olabilir. Ama benim korkum bunlardan biri değil. Eğer bu topraklardaysanı...