Fear.

213 22 94
                                    


Carlos'dan:

Arabanın içinde ölümü andıracak bir sessizlik vardı. Ne ben, ne de Lando nereden başlayacağımızı bilmiyor gibiydik. O bana hâla sinirliyken kelimelerimi seçmem gerekiyordu ve bunu nasıl yapacağımı bilmediğim için susuyordum. O da bana tekrardan patlamamak için sessizdi.

Yan gözle ona baktım. Dikkati sargılı elindeydi, düşüncelerine odaklanmış olmalıydı.

O fark etmeden elim direksiyondaki motor başlatma tuşuna gitti. Küçük bir dokunuşumla parkta olan arabamın motoru gürleyerek çalışınca yeşil ve şaşkın bakışları bana döndü.

"Nereye?"

"Bizi iyi hissettirecek bir yere."

Direksiyonumu hastane parkından şehir dışına çıkan yola çevirdim. Gözüm yolda olsa da Lando'nun bakışlarını üstümde hissedebiliyordum.

"Beni mi kaçırıyorsun?"

"İzin veriyor musun?"

"Hayır. Öldürürüm seni."

Anlık olarak gözlerim ona kaymış ve ağzımdan gülümsemeyle karışık bir tıslama kaçmıştı.

"Ne zaman böyle canavar oldun?"

"Hayatıma tekrardan ne zaman girdiysen o zaman."

"Ne kadar net bir cevap."

Kendi içime doğru mırıldandım, onu bazen anlaması zordu. Kendiside farkındaydı aslında ancak bu beni pes ettirmeye yetmeyecekti.

"Çok merak ediyorum, bu şerefsizlik nereden geliyor diye?"

"Ayıp oluyor ama Lando.. o zaman için geçerli cevaplarım var."

"En azından yüzüme söyleyebilirdin aptal herif."

İçimde, kendime olan sinirime engel olmak istedim. Ellerimle direksiyonu daha sıkı kavradım, deri kumaşın gıcırtıları kulaklarımı doldurdu.

"Korkaklık ettiğimi biliyorsun."

"Zaten bende onu soruyorum ya!"

"Seni kırmak istemedim Lando. Tek sebebim buydu."

Sustu, hiçbir şey demedi. Azap içinde yanmamı ister gibi tek kelime dahi etmedi. Sessiz nefeslerim ciğerlerime ağırlık olmaya başlamıştı artık.

Ani bir frenle durduğumda Lando etrafına bakındı.

"Geldik mi?"

"İn."

Arabayı kapatıp hızla dışarı attım kendimi. Şu yağmurlu havasına rağmen bana hâla huzur vermeye devam eden Londra manzarasına bir dağın tepesinden bakmak çok cazibeliydi.

Derin bir nefes çekip arabanın kaputuna yaslandım. Lando pek hoşlanmamış gibi sadece ayakta dikiliyordu. Böyle havaları sevmediğini bilsem de, dağlar her zaman düşüncelerin dostu olmuştur benim için.

"Demek beni kırmak istemedin.. ne güzel bir bahane ama!"

Bana cevap olarak değilde, sadece kafasının içindeki düşünceyi söylemiş gibi arkası bana dönük bir şekilde eli kumaş pantolonunun cebindeydi.

"Bahane değil Lando. Küçüklükten beri ilgimi çeken tek insan sendin."

"O yüzden anamdan emdiğim sütü burnumdan getirdin değil mi?"

"Bilemedim Lando. Etrafımdaki kimse bana bunu söylemedi, bende fark edemedim. Sana olan hislerimi göremedim."

Durdu, yavaşça bana döndü, cevaplarımdan hoşnutmuş gibi durmayan bir yüz ifadesiyle.

NuncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin