Dalton Brothers.

125 15 47
                                    


Carlos'dan:

Lando attığım yumrukları ustalıkla geri çekilip kendini savunurken arada bir bana da atak yapıyor biraz cebelleştiğinde sonumuz yerde yuvarlanarak bitiyordu.

Son yaşananlardan sonra onu eğitmeye karar vermiştim. Gerçi kondisyonu hiç fena değildi ama refleksleri ön görmekte biraz geriydi.

"Off! Carlitos! Ne yapacağını hâla kestiremiyorum." Lando yorgunlukla yere çöktüğünde bağdaş kurdu ve dirseğini dizine yaslayıp başını eline koydu hüzünle.

"Biraz pratikle düzelir. Ha, gözlerimin içine bak."

"Gözlerin mi? Kaybolurum.."

Gülümsedim onun mızmız haline. "İltifat için sağ ol güzelim. Demek istediğim, ilk önce o kişinin gözlerine bak. İleriyi tahmin edebilirsin."

Çok sıkıntılı bir iş almış gibi bıkkınca nefesini verdi. Daha yeni yeni toparlandığı için onu yormak istemedim ve bende karşısına oturdum. Şortum sayesinde boşta kalan parmaklarını pürüzsüz tenimde dolandırdı.

"Aklımdan çıkmıyor Carlos. Bu saatten sonra istesem de korkudan kendimi savunamam."

"Merak etme Lanno. Bir daha asla sana dokunmalarına izin vermeyeceğim. Sadece her şey çok yeni, atlatacağız."

Onu bileğinden nazikçe yakalayıp kucağıma çektim. Hemen yerini almış kafasını omzuma koymuştu, şimdi oynadığı şey ellerimdi. "Yanında olacağım, kendini sıkmana gerek yok. Bırak içindeki duygu neyse yaşa, zamanında körelecek, alışacaksın."

"Bilmiyorum.. gözümü her kapattığımda, o an geliyor Carlos. Yanımda olduğun sürece sıkıntı yok, sen olmadığında korkuyorum."

Minik bebeğimi biraz daha sıkı sarmaladım. Onu kollarım arasından hiç çıkarmak istemiyordum. Bu fikir her geçen saniye daha fazla aklıma yatarken Lando'da bana sıkıca sarıldı.

Bu güzel, birbirimizin dünyasında kaybolduğumuz sakin anı telefonumun zil sesi böldü. Biraz huysuzlansamda uzandım ve telefonu elime aldım. Arayan kayıtlı değildi, bilinmeyen numara ısrarla ararken içime garip bir rahatsızlık düştü.

"Açmayacak mısın?"

Lando'nun sakin sesi beni transtan çıkarttı. Kafamı ona çevirdiğimde bana ısrarcı bir şekilde bakıyordu. Zaman kaybetmedim ve telefonu açıp kulağıma dayadım.

"Carlos!"

"Lucas? Bir şey mi oldu?"

Kulağıma dolan endişeli ama tok sesiyle gözlerim irice açıldı. Lando sertleşen yüzümle kötü bir şeyler olduğunu anlamış geri çekilmişti beni daha rahat görebilmek için.

O an keşke babamın ölüm haberini alsaydım dedim içimden. O zaman bu kadar üzülmezdim, hem de hiç.



Yazardan:

Genç adam ameliyathanenin kapısının önünde bir sağa bir sola volta atıp duruyordu. Başı stresten dolayı fena halde ağrıyor ve dönüyor olsa da içerde ölüm kalım savaşı veren Dominic'ten daha önemli değildi.

"Olum bir dur yerinde. Valla beynim allak bullak oldu, sen nasıl dayanıyorsun?"

"Beynimin içini fare kemiriyor gibi. Ama alışıyorsun Max." Oturan arkadaşına döndü. Max, Charles ve Lando oturuyor. Boris ile Alex sırtlarını duvara dayamış bir şekilde yere çökmüşlerdi. Diğer iki adam ise ayakta koruma gibi dikiliyorlardı.

Carlos onların dağılmış yüzlerine rağmen hâla bu kadar zinde durmalarına hayranlıkla bakıyordu. "Kim.. kim yaptı?"

"Bilmiyoruz. Dominic, Arthur ile beni Alex ve Boris'in yanına yani içeriye yolladı adamlar gelince. Dördümüz Bruce'u korumaya çalıştık ki bir şekilde hepimizi yere serdiler."

NuncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin