Sick.

119 18 30
                                    


Lando'dan:

Alışık olmadığım bir ağırlık hissiyatıyla gözlerimi araladığımda beni karşılayan manzaraya çığlık atacaktım az kalsın.

Carlos bana dönük bir şekilde çok huzurlu bir uyku çekiyordu. İnce saçları tamamen şekillerini kaybetmiş, kirpikleri her düzenli nefes alışverişinde titriyordu incelikle.

Allahım her gün şu manzarayla uyanacaksam o depoda bir gün bile kalırdım.

Tamam çok iddalı ama yaparım. Evet.

"Öp beni."

"Ney? Uyanık mısın sen?"

"Öp beni."

Carlos'a cevap veremeden beni kolumdan tutup altına çekerek dudaklarımızı birleştirmişti. Güçlü öpücüğünden kurtulamamış üstelik beni bütün kıyafetlerimden o kadar hızlı kurtarmıştı ki bir an onları yırttığını düşünmüştüm.

Ben tamamen çıplak kalmama şaşırırken o sadece tişörtünü çıkarma gereksinimi duydu. Aslında.. benim tişörtümdü, ne zaman giyinmişti bilmiyordum ama iri vücuduna küçük geldiği için üzerine yapışıp birazcık onu rahatsız etmiş olabilirdi.

Tişörtüm odanın bir yerini boylarken Carlos hiç vakit kaybetmedi ve ellerini belimin iki yanına koyup kendine çekti. Bu hızlı ilerlemesine bir anlam veremeyerek şaşkınca bakıyordum ona.

"Hey hey! Sakin ol şampiyon, bir yere kaçmıyorum ya?"

Avuçlarımı nazikçe onun göğüslerine bastırıp biraz yakınlaşmasını önlemiştim. Sessizliğini boğuk ses tonuyla böldü. "Dayanamıyorum." Sakin fısıltısı yüzümü rüzgar gibi okşayıp geçti.

Koyulaşmış kahveleri beni baştan aşağı süzerken hoşnut bir mırıltı bıraktı. Kaşlarımı çatarak ona baktım, daha ortada hiçbir şey yokken boncuk boncuk ter dökmeye başlamıştı.

Yavaşça uzandım ve elimi terli anlına yasladım. "Aman Allahım! Carlos yanıyorsun!" Resmen ateşler içindeydi ve buna rağmen azgınlık peşinde koşuyordu.

"Senin yüzünden." diye mırıldandı halsiz bir tonda. Kesinlikle hasta olduğunun farkında bile değildi.

"Sanmıyorum bebeğim. Hasta olmuşsun, yat tekrardan." Yataktan sırtımı alıp dizlerimin üstüne oturdum. Bana boş boş bakan sevgilimi belinden ve sırtından destekleyerek geri yatırdım.

"İyiyim ben Lando.."

"Ben hiç öyle görmüyorum, bekle burada babama ateş ölçerin nerede olduğunu soracağım."

"Lanno.. hayır.." Bebek gibi ağlamaklı bir ses çıkarsa da onu dinlemeden ayaklandım, altıma bir şey geçirdim hızla. Güne erkenden kalkmış ve kahvaltı hazırlamaya başlamış babamı mutfakta buldum.

"Baba!"

"Günaydın yakışıklı oğlum!" Babam sadece sesime cevap vermişti, yüzümdeki telaşı gördüğünde gülümsemesi soldu ve endişeyle beni süzdü.

"Bir şey mi oldu? Kabus mu gördün?"

"Hayır! Hayır ben iyiyim baba, Carlos.. o iyi değil."

Babam elindeki tabağı tezgaha bıraktı ve tamamen dikkatini bana verdi. "Dünde kötüydü. Nesi var?" dedi.

Dünde mi kötüydü? Bu bilgiyi şimdilik cebe sakladım ve sadece olanı söyledim. Bana ateş ölçeri bulup elime verdiğinde birkaç ilaç getireceğini de eklemişti.

Ben elimdeki aletle Carlos'un yanına giderken yatakta yarı baygın bir şekilde yatıyordu. Onun için endişelenmeden duramıyordum. Esmer teni bir porselen tabak gibi bembeyaz kesilmişti. Şişkin dudaklarındaki renk resmen çekilmiş, öpmeye doyamadığım manzara kesinlikle kaybolmuştu.

NuncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin