Son of a bitch.

166 20 42
                                    


Lando'dan;

Lanet olsun, lanet olsun!

Tek başıma katılacağım ilk toplantıma geç kalmıştım. Babam duysa kesin topuklarıma sıkardı.

"Bay Norris, toplantı başlayalı on dakika oldu."

Kapıdaki görevliye baktım 'ciddi misin' dercesine. Ben bilmiyordum zaten sağol amk.

"Kapıyı açarsanız.. hani?"

Görevli üstümdeki takımı süzmüş öyle kapıyı açmıştı. Sanki kendi düzenliyor toplantıyı anasını sattığım.

Dakika bir gol bir sabır...

Üniversiteyi bitireli iki sene kadar olmasına rağmen babam hâla hazır olamadığımı düşünüp şirketi bana devretmiyor, toplantılara hep beni yollayıp duruyordu.

Sanki adamın asistanı bendim de, sabahın sekizindeki toplantıya benim gelmem gerekiyordu, ha bir de Bay Stella'yı da yanında alıp götürmüştü bu sefer!

İçeriye girdiğimde yeni bir proje için ortaklık görüşmesi yapacağım heyete bakmadan hemen önce takımımı düzelttim. Ne de olsa bakımlı olmak iyi bir ön izlenim bırakırdı.

Önümdeki düğmemi iliklerken dostça olduğunu düşündüğüm bir ses takınıp, "Kusura bakmayın. Londra trafiği işte." diyiverdim.

"Ne kusuru Bay Norris. Sizi beklemekten keyif aldım."

Kulağımı dolduran sesle yutkundum.

Yok.. ebesinin şeyi..

Eğik kafamı kaldırdım hayretle. Belki bir yanılsama olmuştur diye düşündüm, belki yanlış duymuşumdur, belki benzetmişimdir sesini diye düşündüm. Ancak değildi..

Önümdeki dikdörtgen uzun toplantı masasının başında heybetli vücudunu belli eden takım elbisesini giymiş, siyah saçlarını özenle yana yatırmış ve keskin kahverengi bakışlarıyla beni süzen bir Carlos görmeyi beklemiyordum.

Olamaz..

Gerçekten karşımda kanlı canlı duruyordu.

Beni terk ettikten altı sene sonra Carlos Sainz tamamen karşımdaydı.

Gözlerinde ne korkuya ne de pişmanlığa dair hiçbir iz yoktu. Benim için zaman durmuşken.. o sadece bana bir pislik gibi gülümsüyordu.

Çok küstah ve kendini beğenmiş duruşuna rağmen altı yıldır biriktirdiğim bütün her şeyin gün yüzüne çıkışını seziyordum içimde.

Sinir.. pişmanlık, yalnızlık ve özlem..

Bütün duygularımı aynı anda bana hissettirmeyi nasıl başarabildin?

Senelerdir bir köşeye attığım sinir ve nefret gözlerime yansımış olmalı ki yüzündeki sinir bozucu sırıtış anında solmuştu.

Her şeyi düzene soktum derken nereden gelmişti bu şimdi?!

Kendile gel Norris..

Profesyonel davranmam gerekiyordu. Ne de olsa bu bir işti ve duygularımı karıştıramazdım.

Boğazımı temizledim ve bana ayrılan yere, yani masada tam onun karşısına geçtim hemen. Dik duruşumu da ayarladığımda ona bakma gereksinimi duymadım. Benimle konuşan ve projeyle alakalı birkaç rapor sunan asistanını dinledim.

Gözleri benim üstümdeydi biliyordum ancak onu tanımıyor gibi yapmak çok daha kolayıma gelirdi. Onu bir gram tanıyorsam, sinir olacağı tek şeydi.

NuncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin