Sleep.

129 17 21
                                    


Yazardan:

"Eee Lando Amerika nasıldı?"

Ona garip bir şekilde yakınlıklık göstermeye çalışan kıza göz ucuyla baktı ve iç çekti sıkkınca. "Buradan tek farkı cahil insanların olmasıydı."

"Irkçı mısın olum sen?"

Max'in lafına aldırış etmeden şampanyasından bir yudum alıp etrafına bakındı meraklı gözlerle. Carlos neredeydi ve neden hiç ortalıkta gözükmüyordu?

"Lando ben konuklara selam verip biraz içki alacağım. Siz eğlenmenize bakın."

Babası yanlarından ayrıldığında ağlamaklı bir ifade takınmak istedi ama yapamadı. Yanındaki güzel hanımefendi ona ilgiyle bakıyor, Charles ve Max ise ondan bir şey saklıyordu. Çiftin telaşlı ifadelerinden bir şey olduğunu anlayabiliyordu.

"Bende bir lavaboya gideyim en iyisi." diyip ortamdaki sessizliği bozdu işin sonunu düşünmeden. Elena ona sıcak bir gülümsemeyle, "Nerede olduğunu biliyor musun canım?" diye sormuştu.

"Şey hayır.."

"Tamam gel göstereyim sana."

"Güzel hanımefendi siz niye zahmet ediyorsunuz ben götüreyim Lando'yu." Max kucağındaki Mina'ya rağmen centilmence masanın arkasından atladığında kadının buz mavisi gözleri dik ve soğuk bir şekilde onun üstünde durarak sarışın adamı geri püskürttü.

Lando havadaki garip telaşı göremeden nazikçe, "Ne olacak ki?" diyebildi yalnızca. Max'in gerginliğine anlam veremiyordu bir türlü. Sarışın adam yutkunup eşine baktı, Lando'da Charles'a.

"Onlara bakma Lando, ben biraz insanların başını şişiririm ondan öyle bakıyorlar. Değil mi Max?" Kızın bakışları altında itaatkar bir şekilde başını sallayabildi sarışın adam. Charles ise sadece sert mavileriyle kadına bakıyor, yorum yapmaktan kaçınıyordu.

"Gel hadi." Lando, kız koluna girdiğinde onu geri çevirmedi nezaket gereği. Ama içinde bir yerlerde huzursuz düşünceler vardı.

"Ah Lando acaba senden bir şey rica etsem olur mu?"

"Tabiiki."

Tamam belkide kabul etmemeliydi. En son karanlık bir depoya girdiğinde sevdiği onu terk etmişti çünkü.

"Elena o istediğin şarabın burada olduğuna emin misin?!" Raflara telefonun ışığıyla bakarken gördüğü tek şey garip ıvır zıvır eşyalardı. Bazıları belki de senelerce kullanılmamış, unutulmaya yüz tutulmuştu.

"Ah evet evet! Orada olması lazım genelde Carlos ile oraya saklardık!"

"Nedense hiç inandırıcı gelmedi.." Sessizce mırıldanıp aramasına devam etti. Genç kızın garip isteğini kırmayıp malikaneye ait ama biraz fazla uzakta kalan bu depoya gelmişti.

Hayır bir insan niye şarabı buraya saklardı ki?

"Üzgünüm Elena! Burada bir şey yok!"

"Ailesi yakalamasın diye ileriye bile atmış olabilir!"

"Off Carlos.."

Sanki suç sevdiğindeymiş gibi mırıldandı ve biraz daha ileriye gitti ancak o sırada beklemediği bir şey oldu. Deponun kapısı büyük bir gürültüyle kapanmıştı.

"Elena!?" Rafların arasından bağırdı boğukça.

"Elana! Elena eğer bu bir şakaysa hiç komik değil!" Telefonunun ışığı kapanınca küfretti. Keşke evden çıkmadan şarj etseydi.

NuncaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin