Lando'dan:Kapının çalması, zar zor dalabildiğim uykumdan uyandırmıştı beni. Doğrulup ayaklarımı kanepeden aşağı sarkıttığımda baş ucumda duran telefonumdan saate bakma gibi bir saçmalık yaptım.
Saat sabahın yedisiydi.. hadi ama!
Ayaklarımı sürüye sürüye salondan çıktım kapıyı açmak için. Kapının ardındaki kim ise ısrarla çalmamıştı en azından. Yine de sabahın köründe dikilmeye ne gerek vardı ki kardeşim! Git yat uyu işte!
"Sabahın köründe neden dikil- Carlos!?"
Bir gözüm kapalı azarıma başlamışken iri bedenini görmemle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Üç gündür kendisinden ses soluk yoktu, ki neden olduğunu bilmeme rağmen onun için endişelenmeden edememiştim süreç boyunca.
Üç günün, belki de son bir ayın, yorgunluğunu taşıyan yüzünü incelerken göz altlarındaki morluklara rağmen hâla nasıl bu kadar çekici gözüktüğünü anlayamadım. Hele ki üstüne giydiği siyah gömleğini, siyah kumaş pantolonuyla tamamlayarak karanlığın içinden geldiğini tekrardan yansıtıyordu bana.
"İçeri geçmemi istemiyor musun?" diye sordu benim şaşkın bakışlarıma gülümseyerek karşılık verirken.
"Ay doğru, gel içeri."
Yeşillerimi onu incelemekten kurtarmak zorunda kaldım ve kapının ağzında dikilmeyi bırakıp kenarı kaydım. Yada kayamadım. Carlos içeri geçtiği gibi beni gömleğinin açık kısmında kalan göğsüne gömmüştü bile.
Üstüne sinen ağır sigara ve kan kokusu bütün iliklerime kadar dolarken, buna alıştığımı fark etmek beni bir hayli derinden etkiliyordu. Çünkü Carlos, şu son bir ayın içinde fırtına gibi esmiş; bir gök gürültüsünden daha çok gürlemişti.
Ki Matador'un adamlarını kendi elleriyle öldürdüğünü işin içine katmıyorum bile..
"Bitti mi?" diye sordum sesimin çıkmasını ümit ederek. Çünkü Carlos sıkı sıkıya sarılıyordu bana ve kafam tamamen onun sert göğsüne gömülüydü, şikayetçi miydim? Tabiiki hayır!
"Bitti güzelim. Bitti. Artık seni kimse rahatsız edemez." dedi belimde olan tek elini kaldırıp kapıyı kapatırken.
"Peki ya seni?"
"Kimse."
"E süper bir haber bu!" Onu görmek için kafamı kaldırdığımda bakışlarımız kesişti. Uykusuz ve yükünden kurtulmuş kahveleri baygınca yüzümde dolaştı bir süre.
Ah üzümlü İspanyol kekim.. ne badireler atlatmıştı.
Uzandım ve dolgun dudaklarına küçük öpücükler bıraktım, yanında olduğumu nitelercesine. Carlos buna gülümserken belimdeki elleri ters yönlerde kaymış beni tek hamlede kucaklamıştı. Gülümsemeden edemedim bende, burnumu omzuna gömdüm.
Tabi çokta romantik bir şey beklemeden, terle karışık sigara kokusu burnumu doldurduğunda geri çektim kafamı hızla. "Leş gibi kokuyorsun eşek herif. Yine mi içtin?" Kaşlarım çatılmış, dik bakışlarım yan profiline dikilmişti bu sefer.
"Bir daha içmeyeceğim. Söz bak."
"İyi, eğer içmeye devam edersen hayatta bana dokunamazsın."
Yatak odasına giden adımları yavaşladı ve durdu. Bakışları, aynı anda kollarımı göğsümde birleştirip ona diktiğim yeşillerimi buldu.
"Beni çok kötü bir yerden vurdun."
"Biliyorum. İçmeyeceğine göre?" Kaşlarımı havalandırıp sorgulayıcı bakışlarımın altından cevap vermesini bekledim. Yarım ağız sırıtıp yoluna devam etti. Bu evet demek oluyordu kendi çapında.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nunca
FanfictionHiçbir zaman.... Bazı insanlar için uzun bir kelime, bazıları için çok kısa bir vakit.. Ama Lando için, imkansızdan da öte.. Hiçbir zaman; lisede Carlos Sainz'in zorbalıklarının bitmeyeceğini bilen Lando, ilerde babasınının rakibi olan şirkette Ca...