Yazardan:Kanlı parmaklarını elindeki beze sildiği için beyaz rengini kapatan kanlı kumaş artık iş görmüyordu.
"Seni uyarmıştım."
Kendini tahta sandalyesine bıraktı, elindeki bez ise yeri boyladı. Ayağını dizinin üstüne koyup bacak bacak üstüne attı bu sefer. Sandalyede biraz aşağıya kaydı, siyah kumaş pantolonu tamamen gerilirken bir eli baldırında, diğeride koluyla birlikte sandalyenin yanından aşağıya doğru sarkıyordu.
Kolunda biriken kanlar işaret parmağına kadar uzun bir yol çiziyor daha sonra birkaç ritmik sesle yere düşüyordu su damlası gibi. Karşısındaki adam konuşamayacak kadar kötüydü. Yine de bundan zevk alamadan edemedi. Baldırındaki eliyle boynundaki kravatını gevşetti iki yana. Dengesiz hareketi yüzünden beyaz gömleğinede kan bulaşmıştı.
"Senin için bütün işimi gücümü bırakıp geldim. Teslim oldun diye.. gönüllü oldun diye sana acıyacağımı mı düşündün?" dedi sakin bir tonda. Loş ve boğucu havaya rağmen gayet normal davrandı. Sanki karşısında saatlerce işkencesine maruz kalan bir adam yokmuş gibi..
Kaşından ve ağzının içinden kanlar akan adam kızarık, morarmaya yüz tutmuş gözleriyle ona baktı. Bu sinirli nidayı cevap olarak almış, "Yanlış düşünmüşsün." diyerek histerik bir şekilde dudaklarının kenarlarını yukarı doğru kıvırmıştı.
Adamın onun bu, gerçekten, can alıcı görüntüsüne öcü görmüşcesine bakması içindeki egosunu adeta kedi okşar gibi okşuyordu.
"S-sen.. ondan.. ondan.. d-daha kötüsün...!"
"Kim.. babam mı?"
Ağzındaki kan yığını yüzünden kekelemek zorunda kalan adamdan hızlı bir baş sallama alınca gülmeye başladı. Göğsünden çıkan gülme kesinlikle mutluluk içermiyordu, saf sinir ve intikam kokuyordu yalnızca.
Kahkahası o kadar uzun sürdü ki adam susması için yalvarmak zorunda kaldı en sonunda. Geriye düşen kafasını aniden indirdi, bayık ve yırtıcı bakışları adamın köşeye sıkışmış bir avın korkusuyla dolu irislerine odaklandı.
Duruşundaki özgüvenle adamı ezip geçiyor, otoritesini tamamen elinde tutuyordu. "Siz kaşındınız." dedi bir solukta, "Benimle uğraşmadan önce düşünecektiniz."
"Bu-bunun.. sonu gelmeyecek."
Durdu. Yine az önceki gülümsemesini takındı. Bu sefer kahveleri avını bekleyen bir çita gibi aralandı. Artık gözü tamamen kararmıştı. Kendisine ve sevdiklerine verilen zararı misliyle geri alacaktı, asıl onun yapacaklarının sonu gelmeyecekti.
Yerinden öyle hızlı ayaklandı ki sessiz ortamda sandalyenin yere düşüp kırılma sesi yankılandı, iç titreten bir kuvvetle. Onun kalkmasıyla adam bağlı olduğu sandalyede korkuyla geriye gitmeye çalıştı ama sırtı arkasındaki ince tahtaya çarptı.
Güçlü parmakları adamın boğazını sıkıca kavradı, tırnakları bir pençe gibi boğazına saplandı. Altındaki derinin kasılma hissiyatının hoşluğuyla yüzüne eğildi. "Basit bir avukata göre.. fazla konuşmuyor musun ha?" Parmaklarını daha da sıkılaştırdı, adamın hırıltılı nefesleri bütün odayı dolduruyordu şimdi.
Tok ve kendinden emin soğuk sesi kanlı yüzü okşuyor, korku dolu ifadeyi bıçakla kesiyordu sanki. Bu, yapabileceği şeylerin artık merhametten yoksun olacağının bir işaretiydi. Bir buldozer gibi önüne çıkan her şeyi yakıp yıkmayı planlıyordu koyu kahveler.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nunca
FanfictionHiçbir zaman.... Bazı insanlar için uzun bir kelime, bazıları için çok kısa bir vakit.. Ama Lando için, imkansızdan da öte.. Hiçbir zaman; lisede Carlos Sainz'in zorbalıklarının bitmeyeceğini bilen Lando, ilerde babasınının rakibi olan şirkette Ca...