Lando'dan:Carlos'un attığı konuma gelmek için bütün Londra'yı yedi kez tavaf etmiş olabilirdim. Bu yüzden gece karanlığına kalmıştım, ayın tepemde parlaması dışında hiç ışık yoktu etrafımda.
"Ansının örekesinde ev mi alınır be adam! Hayır ev değil dağ başı anasını satayım!"
Söylene söylene arabamdan inip kapıları kitledim. Çaktırmadan beni dağ başına kaldırdığı için tırsmadım da değil şimdi.
Arabamla geldiğim patika yolun ucu gözükmüyordu bile karanlıktan, sadece ormanın ortasında tatlı hoş iki katlı bir dağ evine çıkıyordu bu yol. Ve açıkçası ahşap evi gerçekten fazlasıyla sıcak duruyordu.
Carlos ile bu evde yaşamak.. güzel bir hayaldi ve şu an belki de o hayalimin temelini atmak için gelmiştim. Şu siktiğimin Estoban konusunu halletmem gerekiyordu yoksa fena halde vicdan azabı çekerdim.
Yavaş adımlarla kapalı varandanın basamaklarını çıktım. Her bir adımımda tahtalar gıcırdıyor beni bu gece karanlığına daha çok hapsediyordu.
Açıkçası az biraz değil baya baya tırsmıştım bu yerden.
Elimi kaldırıp kapıyı tıklattım. Pencerelerden yansıyan ışıklar bir nevi geceyi aydınlatsa da hâla karanlıktı etraf, vampir miydi bu adam?
Aradan bir dakika geçmeden kapıyı, altında sadece eşofmanı olan bir Carlos açtı. Bakışlarımla onu süzdüm ve 'bu ne dercesine' bir ifade oluştu yüzümde.
"Lando? Gelmeyecek misin?"
"Ha, ne?"
Sanırım vücudunu incelemeye o kadar dalmıştım ki önümde sallanan eli anca fark ettim. Ona kısa bir gülümseme sunup hemen eve adımladım. O da arkamdan kapıyı kapatmış ve peşimden gelmişti.
İçeri girer girmez beni sade mobilyalarla döşenmiş salon karşılaşmıştı tipik, salonla birleşik mutfak ve üst kata çıkan bir merdiven. Çok klasik bir evdi ancak Carlos'un dokunuşları sayesinde kesinlikle klasikten uzaktı.
Onun yaşadığı yerin klasik olması imkansızdı.
"Lando? İyi misin?"
Omzuma dokunan şefkatli elleriyle bedenime bir ürperti geldi. Hafif titrerken başımı ona çevirdim, yarı uykulu kara gözleriyle bana bakıyor iyi olup olmadığımı ölçmeye çalışıyordu.
"Ha şey, iyiyim. Niye sordun ki?"
"Fazla dalgın gözüküyorsun Lando. Kötü bir şey yok ya?"
Beni omzumdan yönlendirip koltuğa oturtmuştu. Ben koca kanepeye yerleşirken o karşımdaki tekli koltuğa yayıldı. Gözlerim vücudunun alt tarafına kaysa da derin bir nefes alıp hedefimden şaşmamayı umdum.
Piç herif o gri eşofmanını bilerek giymediysen...
"Hâla soruma cevap vermedin Lando."
"Ne, ne sorusu?"
"Ohoo senin kafa neptüne uçmuş."
"Ne diyorsun be? Hiç bir şey anlamıyorum."
Baygın bakışları yüzümde dolaştığı her saniye vücudum alarm veriyordu sanki. Koltuğa yayılmış vücudu, karın kaslarının sık görüntüsünü dirseklerini koltuğun iki yanına koyup ellerini havada birleştirerek güzelce tamamlamıştı.
Hayır yani sen karşımda böyle tanrı gibi durursan başka bir şey düşünemem ki?
"Diyorum ki.. gözlerin Lando, tehlikeli yerlerde dolaşıyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nunca
FanfictionHiçbir zaman.... Bazı insanlar için uzun bir kelime, bazıları için çok kısa bir vakit.. Ama Lando için, imkansızdan da öte.. Hiçbir zaman; lisede Carlos Sainz'in zorbalıklarının bitmeyeceğini bilen Lando, ilerde babasınının rakibi olan şirkette Ca...