-21-

827 34 10
                                    

Bora, karşısında oturan ve durmadan bıcır bıcır bir şeyler anlatan Gülçiçeği dinliyordu. Yani en azından dinliyormuş gibi gözükmeye çalışıyordu. Karşısındaki çiçek desenli elbiseli kız durmadan ondan bundan bahsedip duruyordu. Aslında güzel kız diye düşündü bora. Yeşil gözleri,koyu kahve saçları, gamzeli yanakları,hokka burnu ve dolgun dudakları... Ama böyle ortamlar Boralik ortamlar değildi. Bora sevmezdi manitacilik muhabbetlerini. Hep düşünürdü ileride birine aşık olurum da çat diye nikahı basar evlenirim diye. Ama bu yasina kadar ne aşık oldu ne de ne kadar karşı da olsa sevgilisi. Kimseye yüz vermez, yanlamaya çalışana bacım der geçerdi. Geçerdi geçerdi de suan yaptığı saf bir sevgi ve ilgi ile karşısında oturan kıza boş yere ümit vermek değil miydi? Gerçekten akına dediği gibi ona inadına basar mıydı nikahı? Gülçiçek hafifçe koluna dokunup daldığı düşüncelerden uyandırdı onu. "Daldın biraz. Sıktım mı sizi?" Bora hafifçe öksürüp bogazini temizledi. "Yok estagfurullah ne sıkması ben sadece dalmışım kusura bakma Gülçiçek." Diyip samimice gülümsedi. "Yok sorun değil. Eğer sizin de bana gönlünüz varsa olur mu bu iş?" Bora içinden 'hehhh geldik zurnanın zorrttttt dediği yere' diye düşündü. Kızı tersleyemezdi, he var da diyemezdi. Ne diyecekti peki bu çocuk? "Bak Gülçiçek bak Allah yukarda çok güzel çok nazik çok ılımlı bir kızsın evlenmek istesem tam da senin gibi biri olsun isterim. Fakat ben suan ne evlenmek istiyorum ne de başka bir şey. Lütfen beni yanlış anlama seni asla kirmak veyahut incitmek istemem." Gülçiçek hafifçe gülümsedi. "Sizi anlıyorum. Fakat ben size hemen yarın düğün hazırlıklarına başlayalım demiyorum ki. Sadece bir süre en azından birbirimizi tanısak, sohbet etsek olmaz mı?" Bora ne diyeceğini bilemeden kaldı bir süre. Ama zaten en başta kıza açık açık söylemiştim diyerek kendini avuttu. "Tamam nasıl istersen sadece konuşalım." Kız kocaman gülümseyip yerinden kalktı be boranın boynuna kollarını doladı.
Akın bugün sinirliydi. Yanında oturan Özgür ve Burak bir türlü bu sinirine mana veremeselerde nefes almaya bile çekiniyorlardı. Kahvenin çırağı çayları masaya koyup gidince Akın bir arkasını dönüp giden çırağa bir de önüne koyduğu çaya baktı. "La şş sarı bebe insan bi afiyet olsun der bir şey der nasıl adamsın la sen müşteriyle böyle mi ilgilenir?" Sarı saçlı akının deyimiyle sarı bebe arkasını yavaşça döndü. "Ö-özür dilerim akın abi ben dalgınsın bir şey düşünüyorsun diye bölmeyeyim dedim." Akın tam ağzını açmıştı ki Özgür devreye girip " tamam kardeşim sorun yok bakma sen ona." Diyip çocuğu sağ salim mutfağa gönderdi. Burak oturduğu yerde dikleşip "ya abi senin bu sinir ne bugün? Tamam normalde de sinirlisin ama bugün bir ekstra sinir var sende. Ne oldu de hele bize mevzu varsa çözelim." Akın sinirden çakmak çakmak bakan gözlerle burağa dönüp "yok la bebe bisey." Dedi. Kahveye giren Mehmet ve Emre tam karşılarındaki masaya oturunca Akının keyfi yerine gelmişti. "Şş la memoli yok mu sizin baba?" Mehmet "dön lan önüne angara gülü muhattap olma." dese de Akın şimdi kendince sinirini atma yöntemini bulmuştu. "Velev ki dönmedim nolacak la anlatsana biraz." Diyip cilveli bir eda ile öne doğru eğilip yanaklarını ellerine dayadı. Emre " Mehmet dön önüne bugün angara gülü formunda yormayalım kendimizi." Diyip çırağa eliyle iki çay işareti yaptı. "Aa ama sizde babanız size böyle mi öğretti? Hani kavga hani dövüş tch tch siz olmamışsınız ama." Bu dediğine Özgür ve Burak gülerken diğer ikili sabır çektiler. Kapıdan daha sonra Toprak ve Can girdiğinde bütün gözler onlara döndü bu sefer. Akın " la Can hayırdır olum?" Can akınların yanına toprak da emrelerin yanına oturdu. " ne hayırdır la?" "Siz ikinize hayırdır? Kavgadan mı geliyonuz dicem ikiniz de sağlamsınız. Ne işiniz var sizin yan yana?" Can abisinin önündeki küllükte yanan sigarayı alıp ağzına götürdü. "Yok la abim. Arkadaş olak dedik." Akın canın kafasına vurup ağzındaki sigarayı aldı. " olum bunca yıldır dalaşmadiginiz tek Allah'ın günü yok la ne oldu birden?" Can koca bir off çekip "canım istedi la barıştım la sana mı soracam?" Akın bu sefer daha sert vurup "doğru konuş almıyım canını Cansız pezo." Dedi. Mehmet de bu sırada toprağı sorguya çekmekle meşguldü. "Lan oğlum bak seni tehdit mi ediyor, zorluyor mu oğlum kaç kez biz senin için bu angara gülüyle kavga etmedik mi ne oldu lan birden?" Toprak bıkkınca "ya memoli abi valla bak abim bu kadar soru sormadı bana. Ya kim niye tehdit etsin beni o göt kimde varmış bir kendine gel lan." Emre ise gözleri bir Can bir Toprak arasında mekik dokuyordu. Emre " tamam lan memoli sus. Elbet çıkar ya kokusu." Diyip Toprağa göz kırptı.
Kahvenin önünden Gülçiçek ile geçen Bora arkadaşlarını görünce kızla vedalaşıp kahveye girdi. "Selamın aleyküm gençler ve kendini genç hissedenler." Dediğinde kahvedeki herkes 'aleyküm selam' diyerek karşılık verdiler. Toprağın saçlarını karıştırıp yanına oturunca "napiyonuz lan götten bacaklılar?" Diyerek cebinden çıkarttığı sigarasını dudaklarına koydu. Mehmet " biz aynı da sen hayırdır Gülçiçek bacıyla?" Bora Akının onları dinlediğinden haberdar bir şekilde "hayır hayır kardeş." Dedi. Akın oturduğu sandalyeden ses çıkarak kalkıp Boranın sandalyesine vurarak yanından geçti gitti. Emre "noldu lan buna? Biz geldiğimizde de ekstra bir gergindi bu." Dedi. Bora arkasına yaslanıp piç bir sırıtma ile "birileri kuyruğuna basmışsa demek." Diye sigarasını zevkle içmeye devam etti.

Aşklarımmmm Selamm 🤍
Sizce hikaye nasıl gidiyor?
Artık yakınlaşmalılar mı?
Can ve Toprağın birden bire gelişen arkadaşlıklarının sebebi ne?
Shiplediğiniz başka çiftler var mı?

Sizleri seviyorum az ama öz okuyucularım öpüyorum okuyan gözlerinizden 🤍 Yıldıza dokunmayı küçük de olsa bir yorum yapmayi unutmayınnn

Çok çooook öptümm

Deli Fişek B×BHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin