Selam canım!
Yavaş yavaş hikayenin içine giriyoruz, asıl olaylar yavaş yavaş başlıyor.
Bugün 2 bölüm mü atsam ne🙈🙊 🤫~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Arabadan gelen sesle ayağımı ve elimi herşeyden çekip öylece kalakaldım. Ardından arabadan tekrar küt diye ses gelip sallandı.
Ben Barış'ın arabasına , başka biriside benim arabama arkadan çarpmıştı.
Daha önce hiç kaza yapmamıştım ve ne yapacağımı bilemiyordum. Öylece kalakalmıştım.
Barış'ın arabadan inip bana doğru geldiğini görünce bende arabanın kapılarının kilidini açtım.
Barış dışardan arabanın kapısını açıp "İyi misin?" diye sordu.
Ben hala olayın şokundan çıkamamış olsamda "iyiyim" dedim.
Barış beni bırakıp arkadaki arabaya doğru ilerlediğinde bende arabadan inip Barış'ı beklemeye başladım.
Barış bana çarpan arabanın şoförü ile hararetli hararetli konuşmaya başlayınca bende onların yanına gittim.
Trafikten dolayı çok duyulmasa da yüksek sözle tartışıyorlardı.
-Kardeşim arkadan vuran sensin hala itiraz ediyorsun!
Barış'ın bağırmalarına benim arabama vuran adamda eşlik ediyordu.
-Yahu bela mısın nesin başıma , yolun ortasında birden durunca ne yapsaydım?!
Adam arabadan inip Barış'ın karşısına dikildiğinde bende Barış'ın yanına geçtim.
-Belayım lan belayım!
Adam sesli bir kahkaha attı.
-Belanı sikeyim!
Barış'ın adamın ettiği küfüre karşılık , adamın yüzüne sert bir yumruk geçireceğini elbette beklemiyordum.
Adam arabaya doğru savrulurken bende Barış'ın kolunu tutup geri çekmeye çalıştım. Trafikte kaza var diye durup yanımıza doğru gelen insanlara çaresizce bir bakış attım.
Arabaya doğru savrulan adam kendini toparlayıp Barış'ın yüzüne bir yumruk patlattığında etrafımızda yavaş yavaş toplanan insan topluluğu araya girdi.
-Barış sakin olur musun?
Barış'ın kolunu tutup benim arabamın olduğu tarafa doğru çektim. Yüzüne doğru düşen saçlarını eliyle düzeltti.
-Barış sakin olur musun?
Barış'ın kahverengi hareleri gözlerimle buluştuğunda dudağının kenarındaki kanı fark ettim.
Elimi yanağına yerleştirip parmaklarımı kanın üzerine götürdüm.
-Dudağın patlamış.
Barış dilini yaranın üzerinde gezdirdiğinde sıcak dili parmaklarıma da temas etmişti.
Elimi yüzünden çekip arabanın içindeki çantama uzandım. Çantamın içinden bir peçete çıkarıp, dudağının kanayan yerine tuttum.
Barış gözlerini bir saniye olsun üzerimden çekmeyip bana bakıyordu. Esen rüzgar ve hafif çiseleyen yağmur yüzünden çenem hafif hafif titremeye başlamıştı.
-Üşüyor musun?
Başımı hafif kaldırıp Barış'la göz göze geldim.
-Biraz.
Barış üzerindeki siyah ceketi çıkarıp omuzlarıma bıraktığında , polis arabasının mavi kırmızı ışıkları görüş açıma girdi. Barış elimdeki peçeteyi alıp dudağına tutarken bir yandan da omuzlarımdaki ceketin cebinden telefonunu aldı.
-Suat abi bir yerde kaza yaptım , önemli birşey yok. Ben sana plakaları ve konumu atıcam. 2 araç var, halledersin abi.
Barış benim arabamın plakasını çekip telefonda birşeyler yaptıktan sonra telefonu tekrar omuzlarımdaki ceketin cebine koydu. Ardından polis arabalarından inen polislerin yanına doğru ilerledi. Bende Barış'ı takip ettim .
-Şikayetçiyim polis bey bu adam başıma bela oluyor gece gece , şikayetçiyim.
Barış az önce yumruklaştığı adama nefret dolu bakışlarını gönderirken bir yandan da polislerin ne diyeceğini bekliyordu. Polisler arabalara bakıp tutanak tuttular.
-Beyler sizi karakola kadar görürmek durumundayız.
Polislerin kurduğu cümle karşısında Barış'la göz göze geldik. Ben neredeyse hiç bilmediğim bir yolda, arabasız -kaza yaptım için pek kullanılabilecek gibi değil- ve yalnız başıma kalıp ne yapacaktım?
Karakola ya da eve nasıl gidecektim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZMİR GÜZELİ
Romansa-Acıyor mu? Dedim. -Daha çok yanıyor. Dedi. Mahçup bir şekilde gülümseyip oturduğum yerden kalktım. -Bence sen bu buzu eline alıp kendin tut, bende çay servisine yardım edeyim. Buzu onun ellerine bıraktım. -Aman başkalarını da yakma sakın. -Yok...