Veda

133 7 0
                                    

Yavaş yavaş asıl olaylara giriş yapmaya doğru ilerliyoruz 🫢
Hikaye hakkında fikirlerinizi yorumlarda benimle paylaşırsanız çok sevinirim🫶
Keyifli okumalar 😽😽

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Odama geçip valizimi toparladıktan sonra mutfağa gittim.

-Hallettin mi valizini kızım?

-Hallettim anne.

Annem tezgahın altından bir cezve çıkarıp kahve yapmaya başladığında bende aile evinin tadını son son çıkarıyordum.

İstanbul'da hayat çok yoğundu, buradaki gibi dingin değildi. Ama burda da bir süre sonra bunalıyordum.

-Neden söylemedin ?

Kaşlarımı çattıp "neyi?" Dedim.

Annem cezvenin içindeki kahveyi elindeki kaşıkla karıştırırken bir yandan da bana döndü.

-O Barış, bugün ki Barış'dı dimi?

Gözlerimi devirdim.

-Evet anne oydu.

Annem ocağın üzerindeki cezveye döndü.

-Neden söylemedin bana ?

-Söylenecek birşey yoktu çünkü anne.

Annem cezvenin altını kapatıp önceden hazır ettiği fincanlara kahveyi doldurmaya başladı. Kahve fincanlarını alıp masaya doğru yaklaştığında bende annemin elindeki bir fincanı alıp önüme koydum. Annemde karşımdaki sandalyeye oturdu.

-Yengem istedi diye görüştüm anne . Sadece bu kadar. Daha fazlası yok ve olamaz. Zaten daha dün gece görüştük aramızda nasıl birşey olabilir?

Kahvemden bir yudum alıp devam ettim.

-Ayrıca sen benim evlilik istemediğimi bilmene rağmen neden bu kadar ısrarcısın. Anlıyorum 25 yaş sizin için büyük bir yaş. Evlenip yuva kurmak için geç bile kaldığımı düşünüyorsunuz ama ben sizin gibi düşünmüyorum.

Kahvemden bir yudum daha alıp devam ettim.

-Ben daha yeni yaşamaya başlıyorum anne. Herkesin yaşamdaki amaçları farklı olabilir. Sizin yaşam amacınızla benimkinin farklı olması gibi.

Bir süre aramızda bir sessizlik oldu.

-Ben senin iyiliğin için diyorum kızım.

Annemin masanın üzerindeki elinin üzerine elimi koydum.

-Biliyorum anne. Benim için kötü birşey istemeyeceğini de biliyorum. Ama bu tarz bi konuyu artık konuşmak istemiyorum.

Annem başını aşağı yukarı sallayarak beni onayladı. Morali bozulmuştu. Ama benimde bu konuşmayı annemle artık yapmam gerekiyordu.

-Bugün niye gittin onlarla?

-Arabada ufak bir hasar vardı sanayideydi onu almaya gittim.

Annem gözlerini kocaman açtı.

-Kaza mı yaptın?

Başımı aşağı yukarı sallayarak onu onayladım.

-Ama abartılacak hiçbir şey yok. Bak bana iyiyim.

Annem ona haber vermediğim için birkaç isyan cümlesi kurdu.

Kahvelerimiz bittikten sonra anneme yardım edip evi süpürdüm. Annemde benim ardımdan evi güzelce sildi.

Ev işleriyle uğraşırken akşam üzeri olmuş , zil çalmıştı. Koşarak kapıyı açtığımda karşımda babamla karşılaştım. Babama sıkıca sarılıp öptüm.

Babam elindeki poşetleri mutfağa taşırken bende odama geçtim. İstanbul'dan gelirken yanımda getirdiğim dosyaları çantama yerleştirip valizimin yanına koydum.

Annemin çağırması üzerine mutfağa gidip yemekleri servis etmesine yardım ettim. Ailece yemeğimizi yedikten sonra babam beni son akşamımızda dışarı çıkarmak istediğini söyledi.

Yarım saat sonra annemle ben hazır bir şekilde kapıdaydık.

Babamın arabasına bindiğimizde bu hissi çok özlediğimi fark ettim. Benim kardeşim yoktu. Tek çocuktum. Annem ve babamla her konuda anlaşamasakta birbirimize çok düşkündük.

Küçükken her pazar günü babam bizi bir yerlere götürür ailece güzel vakit geçirirdik. Şuan aynı küçük Didem gibi hissediyordum. Nereye gideceğini bilmiyor ve heyecandan içi içine sığmıyor.

Ben düşüncelere dalmışken babam çoktan arabayı çalıştırmış sürmeye başlamıştı.

Aile evinde sanki sorumluluklarım yok oluyordu. Tekrardan çocuk oluyordum. Oysa İstanbul'da herşeyi kendim yapıp kendim mücadele etmek zorundaydım. Bazen İzmir'e geri dönsem mi diye düşünsem de bu fikrimden hemen vazgeçiyordum. Çünkü her ne kadar yaşam koşulları daha zor olsada İstanbul'u seviyordum.

Babam tanıdık gelen otoparka girip arabayı park ederken yüzümde çocuksu bir sırıtış oluşmuştu.

Burası babamın favori mekanlarından biriydi.
Küçükken yaz akşamları ailece buraya gelirdik.

Arabadan inip yüzüme çarpan deniz havasını doya doya içime çektim.

Geldiğimiz mekan deniz kenarında bir çay bahçesiydi. Fakat benim için bir çay bahçesinden çok daha fazlasıydı.

Annem ve babam önümden yürürken bende onları takip ediyordum.

Boş bir masaya geçip oturduklarında bende karşılarındaki sandalyeye oturdum. Hava yeni yeni kararıyordu.

-Nasıl beğendin mi burayı?

Babamın imalı sorusuna kocaman sırıtarak "Çook" dedim.

Dalgaların kıyıya vuruş sesleri ve deniz kokusu eşliğinde ailece bol sohbetli güzel bir akşam geçiriyorduk.

Masanın üzerindeki telefonuma gelen bildirim sonucu telefonu elime alıp bildirimin üzerine tıkladım.

Yabancı bir numaradan birkaç mesaj gelmişti.

0537 *** ** **:Didem ben Barış

0537 *** ** **:Laptobumu sizin evde unuttum sanırım. Evdeysen laptopu çıkarabilir misin dışarı kadar?

Hızlıca parmaklarımı klavyede gezdirdim.

"Evde değiliz."

Telefonu kapatıp tekrar masanın üzerine bıraktığımda hava çoktan kararmıştı. Hatta saat muhtemelen gece yarısına yaklaşıyordu.

Babam hesabı ödemeye gittiğinde bizde annemle arabaya doğru yürüdük.

Babamda geldiğinde arabaya binip eve döndük.

Eve gelir gelmez duş alıp, saçlarımı iki yandan balıksırtı ördüm. Ardından oyalanmadan uyudum.

Yarın yolculuk vardı. İstanbul'a dönüyordum.

İstanbul'da beni bekleyen bir sürü şey vardı.

İş , güç, kapanmış defterler ya da kapanmak üzere olan defterler.

Hepsi beni bekliyordu ve ben yarın İstanbul'a dönüyordum.

İZMİR GÜZELİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin