Yazdıkça bölüm atıyorum nası ama hdbdbsnsnnsnsmsm
...Bembeyaz elbise uçuşurken genç kadın olabildiğince hızlı kaçıyordu. Arkasından gelen canavara yakalanmamalıydı. Korkuyordu ve ağlıyordu. Karanlık oda, ev ve koridor üzerine geliyordu. Nefes nefese son koridoru döndü ve önüne kırmızı bir kapı çıktı. Telaşla oraya koşmaya kurtulmak için. Kurtulmak zorundaydı.
Arkasındaki canavar ona yetişmişti. Kanlar içinde kalmış adam avına yaklaşıyordu.
Av, avcıdan kaçıyordu.
Kız hızla kaçarken, adam yavaş yavaş peşinden geliyordu. Elinde sonunda onu yakalayacağını biliyordu. Yüzünde duygusuz bir ifade vardı.
Bu, Elijah Mikaelson'dı şüphesiz.
Kendisinden kaçan kız ise Tatia'nın ta kendisiydi.Elijah ona hızla yaklaştı. Kız kapıya kadar geldi ve kapıyı açmak için uğraştı. Çalıp, zorlayıp durdu ama açılmadı. Ağlayarak yardım dilendi. Kimse gelmedi. Elijah hırsla onu kolundan yakalayıp kendine çektiğinde artık karşısında Tatia değilde Amaris vardı. Çırpınıyor ve kaçmak için uğraşıyordu. Kolunu kurtarmak istiyordu. Ona kazık saplamak için uğraşıyordu. Mine çiçeklerini bile kullanmaya çalışıyordu ama faydasızdı.
Elijah çığlıklar eşliğinde duygusuzca onun boynunu açtı. Ne güzel olduğunu düşündü. Çok güzel kokuyordu, onun kokusunda ölebilirdi. Onunla ölebilirdi.
Ve kendisini oraya gömdü. Kızın kanını tüketmeye başladı, Amaris onun kollarına düşerken buna devam etti.
Kulağına gelen sesleri umursamadı."Elijah! Elijah! Yapma!"
Duyamadı.
Esther dışarıdan oğluna bakarken o malum kabusunu bilmem kaçıncı kez gördüğünü anlamıştı.
...
Amaris cadı mezarlığının tam önündeydi. İçeriye adımlamak için ayağını uzattığında girebildiğini fark etti. Adeta bir tuzak olduğunu bağırıyordu. Etraf ıssızdı ve bu daha da çekilmez yapıyordu. Ama Amaris'in başka çaresi yoktu. Tuzak olduğunu bile bile adım attı. İçeriye girdi ve koşar adımlarla Elijah'ı aramaya başladı. Her kulübeye girdi girdi çıktı gördüğü. Mezarlık çok büyüktü, Amaris'in de vakti çoktu.
Ortalara doğru geldiğinde nihayet mumlarla kaplı bir kulübeye girdiğinde adamı gördü. Şokla kalakaldı. Baygın bir şekilde kafası önünde duruyordu. Elleri zincirliydi, yere çökmüştü. Kan her yerindeydi. O mükemmel takım elbisesinden hiçbir eser kalmamıştı.
Sefil bir halde gözüküyordu.
Amaris'in ağlamak istemesine neden olacak kadar."Elijah..."
Hemen adama koştu mumlar yanıp sönerken. Yandan çöktü, kafasını kaldırdı elleri ile. Yanaklarına dokundu.
"Elijah! Elijah! Uyan!"
Yanaklarına hafifçe vurdu,onu sarstı. Ama bir işe yaramadı.
"Elijah!"
"Bu bir işe yaramaz, sevgili Amaris."
Duyduğu ses ile hemen arkasına doğru baktı. Esther'i, daha doğrusu kadının bedenini eline aldığı cadıyı gördü. Nefretle ayağa kalktı. Elijah'ı arkasına aldı korumak isteyerek.
"Ona ne yaptın!"
Kadın güldü.
"Bazı şeyleri hatırlamasına ve anlamasına yardımcı olacak bir şey diyelim."
Amaris ellerinin titrediğini hissetti.
"Ona acı çektiriyorsun, kendi öz oğluna. Sen nasıl bir annesin? Yüreğin buna nasıl el veriyor?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELIZABETH : House Of Mikaelson
FanfictionGeçici zevkler,hevesler,kalp kırıkları yarım kalan aşklar,körelmiş duygular... Kökenlerin Mystic Falls'a gelişiyle herkesin hayatı altüst olmuştu. Stefan,Elena,Damon,Bonnie,Caroline... Hepsi Klaus'un başlarına gelebilecek en kötü şey olduğunu düşünü...