Herkese iyi bayramlar aşkolar
Bölüm için yorum ve oyları unutmayın, kitabın etkileşimleri düşük 🥲
Eh tabu bayağıdır bölüm atmayınca...
Neyseee iyi okumalar 😘...
Adamın yanan cesedini izlerken Elizabeth'in yüzünden duyguları okunmuyordu. Freya'nın çığlıkları malikanede yankılanırken Amaris oğlu ile arkasını dönmüştü. Bu görüntüyü izlemek istememişti. Klaus biraz perişan biraz sinirli görünüyordu.
Nihayet babası öldüğü için sevinmeliydi ama içinde bir burukluk vardı. Hepsinin.
Rebekah,Elijah ve Klaus. Buruklardı. Belkide babalarından daha önce hiç görmedikleri sevgi dolu konuşma ve davranışları ilk doğan iki kızına karşı gösterdiğini görmek canlarını yakmıştı.Freya sinirle Elijah'tan kurtulduğunda göz yaşları eşliğinde arkası dönük kıza bağırdı. Adamın yanışını ve küle dönüşünü izleyen kıza baktı.
"Sen!! Onu öldürdün!! O seni seviyordu! Bunu nasıl yaptın!!"
Bir sürü şey söyledi bağırdı ve çağırdı. Elizabeth ona cevap vermedi. Küle dönen Adamın küllerine baktı dikkatle. Göğsü acıyordu, kafası karışıktı. Üzgündü.
Eğildi ve küllerden bir avuç aldı. Kendisine sakladı. Yeniden ayağa kalktığında Amaris'e baktı.
"Dahlia'yı öldürmek için viking külüne ihtiyacınız vardı değil mi?"
Adamın küllerini gösterdi.
"Hepsi sizin."
Konuşmadan kapıya yönelmeye başladı. Freya akmış makyajı ile ona bakarken inanamadı. O nasıl biriydi böyle? Bağırmayı ve tepinmeyi kesti. Boşluğa düşmüş gibiydi. Kıza bakarken konuştu sakince.
"O senin öz babandı. Seni seviyordu."
Elizabeth durdu derin bir nefes alıp tanrıdan sabır dileyerek. Siyah botlarının topukları üzerinde döndü ve kıza baktı. Yavaş yavaş, adeta heceleyerek söyledi.
"O benim babam değildi."
Freya ile göz göze geldiler. Sarışın kadın artık kontrolden çıkarken diğerleri onları uyarıyordu. Dinleyen kimdi ki.
"Kendi öz babanı,benim babamı,beni seven yegane kişiyi öldürdün!"
Bağırması ile ışıkların patlaması bir olmuştu. Büyüler mırıldanırken Elizabeth'in üzerine yürümeye başlamıştı. Elini kaldırdı ve Elizabeth'e doğru tuttu. Hiç kimse yanına yaklaşamazken kökenler hiçbir halt yapamıyordu. Elizabeth düz bir ifade ile üzerine gelen büyülere baktı. Kılını bile kıpırdatmadan durdu. Freya'nın büyüleri, Elizabeth'in aslında görünmeyen ama saldırının çarpması ile kırmızı kırmızı beliren bariyerine çarptı.
İkisinin enerji alanı birbirine çarptı. Freya maviydi,Elizabeth kırmızıydı. En ortada çarpıştı enerjileri, çok güçlü bir dalga yayıldı. Freya dişlerini sıkarak güçlü büyülerini mırıldandı Elizabeth ona bakarken istemsizce sırıttı.
Öne doğru bir adım attı.Atması ile Freya burnundan kanlar akarken kustu. Geriye savruldu ve enerji alanından atıldı. Duvara çarpıp düşerken Rebekah kızın yanına koşmuştu. Freya düştüğü yerden kalkmaya çalışırken ilerden kendisine alayla bakan kıza baktı. Elizabeth güldü.
"Sen beni yenemezsin Freya Mikaelson. Gücün buna yetmez. Ben hala 1000 yıl önceki küçük kız değilim. Unutma ve hatırla."
Arkasını döndü ve gitmek için adım attı. Freya kolyesine tutundu son hamle için. Kıza elini uzattı ve bağıra çağıra büyülü sözleri mırıldandı. Elizabeth malikane dışına adım atamadan, gözlerinin bulanıklaştığını hissetti. Başını tutarken ve başı dönerken ardında kendisine büyü yapan kadına baktı. Gözleri kararıyordu.
Düşüp bayılmadan önce Freya'nın yüzüne baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELIZABETH : House Of Mikaelson
FanfictionGeçici zevkler,hevesler,kalp kırıkları yarım kalan aşklar,körelmiş duygular... Kökenlerin Mystic Falls'a gelişiyle herkesin hayatı altüst olmuştu. Stefan,Elena,Damon,Bonnie,Caroline... Hepsi Klaus'un başlarına gelebilecek en kötü şey olduğunu düşünü...