Bölüm 52 | Ansel'in Dönüşü

107 19 22
                                    

...

Katliam şehir boyuncaydı.
Her yerde kan ve ceset vardı. Kimisi insan, kimisi kurt,kimisi vampir,kimisi ise cadıydı. Kısaca Elizabeth'e karşı gelenlerdi.Genç kadın şimdi içindeki tüm hırsı atmıştı işte, yoluna çıkan her vampirin kanını içmenin de bunda etkisi olabilirdi tabi.

Kendi kendine güldü karanlık sokakta yürürken. Kanlı ellerini iğrenerek mendiline sildi. Mendili ardından hemen çöpe attı. Pastaneden yeni aldığı kap kek paketini açtı. Kibarca birini aldı ve zevkle ısırdı.

"Gerçekten müthiş."

O ağzında yayılan muhteşem tada bayılıyordu.

Ağzının kenarlarını sildi çikolata bulaşınca. Ayağının dibinde bir şeye basmıştı yanlışlıkla. Hemen kafasını eğerek komik bir ifadeyle baktığında onun ölü bir Kurt olduğunu gördü.

"Ah canım pardon."

Ayağını onun kalbinden çekti. Botlarının kan olduğuyla ilgili genç bir kız edasında, oldukça normal bir gün geçirmiş gibi söylene söylene ilerlemeye devam etti.
New Oreleans'ı seviyordu.
Klaus'un sevdiği şeyleri yok etmeyi daha çok seviyordu.

Şehrin merkezine indiğinde bir grup ressam ile karşılaştı. Özgürce resim yapıyorlardı. Bir sağ bir sol. Durmak bilmiyorlardı. Tuvaller asla boş değildi.
Bu kızı güldürdü. Elindeki karton paketi çöpe attı elinde kalan son kek artıklarını iştahla yalarken.

"Ah şuna da bak sen."

Sırıttı. Kızıla vuran saçlarını geriye attı, ressamların yanına ilerledi yavaşça. Gözleri kırmızı kırmızı parıldadı.
Arkalarından usulca sokuldu. Bir tanesinin omzuna elini koydu. Adam bununla irkilerek Elizabeth'in yüzüne baktı.

"Sen de kimsin?"

Elizabeth sadece sırıttı.

"Merak etme seni öldürmeyeceğim. Sadece kısa bir süreliğine acı çekmen gerekecek."

"Ne saçmalıyorsun sen be-"

Cümlesini bitiremeden Elizabeth boynundan tuttu ve yaptığı tabloya savurdu onu. Adamın kafası tuvale girdi, acıyla bağırdı. Kız duygusuz bir ifade ile izledi sadece. Sonra gülerek diğer ressamlara baktı. Kaçışmaya başlamışlardı. Gözleri kırmızı oldu.
Onları basit bir büyü ile yerden yere savurdu. Çevredeki insanlar çoktan Kaçışmaya başlamıştı bile. Elizabeth bütün tabloları savurdu,patlattı,yaktı. Bütün bunları büyük bir zevkle yaptı.

Yerde yatan ressam kadının Fısıltısı kulağına geldi son tabloyu yakarken. Kadın acıyla, yalvararak bakıyor ve konuşuyordu. Başından akan kanda cabasıydı.

"Bunu neden yapıyorsun?"

Elizabeth korkutucu gözlerini ona dikti. Üstten ona baktı kollarını göğsünde birleştirerek. Sonra fikrini değiştirmiş olacak ki kollarını açarak hafifçe kadının yanian çöktü. Onun korku dolu mavi gözlerine baktı.

"Çünkü Niklaus'un sevdiği şeyleri yok etmeyi seviyorum. "

Güldü ve kadının omzunu sıktı.

"Kişisel algılama tatlım."

Kadının korku dolu yüzünü okşadı ve bir kahkaha daha atarken ayağa kalktı. Çevresine çoktan polis edasında doluşmuş vampirler vardı. Gözü içlerinden birini ısırıyordu hatta.

"Marcel."

Alayla adama baktı.

"Beni karşılamaya mi geldin?"

"Buradan git Elizabeth."

Elizabeth sadece güldü. Adam devam etti.

"Güçlü olduğunu biliyorum, öfkelisin biliyorum. Fakat bu öfkeni doğru kişiye yönelt. Bu insanlar, vampirler, kurtlar... hiçbiri senin düşmanın değil. Hiçbiri Klaus Mikaelson değil. Kes artık bu gösteriyi."

ELIZABETH : House Of Mikaelson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin