DOMİNO-2 BÖLÜM 16: BİR DERT

6 3 2
                                    

BÖLÜM 16: Bir dert

Görkem'den 10.10.2019–13.48
İzmir

Tekrar salona girdiğimde Doruk'un gergin gözleriyle buluştu gözlerim ilk önce. Her an üzerime atlayacak gibi bakan bakışlarının altında kulise doğru yaklaştım. Aybüke hemen Doruk'un yanındaydı, oldukça endişeli görünüyordu. Aldırmadım, kulisin kapısının önüne geçtim. İlk önce Doruk sordu.

"Nereye koştun sen öyle?"

Şüpheci kara gözlerinin altında ezilmek istemedim. Hazırcevaplık yapıp aklıma gelen ilk şeyi dilime vurdum.

"Bir arkadaşımı gördüm."

Doruk hala şüpheyle bakıyordu. Yağız ve Ece tatmin olmuşlardı, Aybüke'nin ise ne hissettiğini çözemedim.

Doruk'un sorgulayıcı bakışlarına aldırmadan kulisin açık kapısından içeri girdim. Bizim için ayrılan yere geçene kadar bana dik dik bakan diğer yarışmacı grupların bakışları altında kaldım. Bizimkiler ortalığı ayağa mı kaldırmışlardı acaba? Altı üstü koşup gitmiştim.

İçimde Pınar'la karşılaşmanın verdiği huzur ve mutlulukla sandalyelerden birine oturdum. Diğerleri de arkamdan gelmişlerdi, yanımdaki sandalyelere oturup gözlerini bana odakladılar. Aldırmadım, Pınar'ı gözümün önüne getirmeye çalıştım.

Onun hakkında merak ettiğim onlarca şey vardı? Mesela... Kaç yaşındaydı? Okuyor muydu ya da mezun olmuş muydu? Mesleği varsa neydi? İzmir'de mi yaşıyordu? Neden bugün buradaydı? O gün neden benden kaçmıştı? Biraz düşününce bu son sorunun cevabını biliyor olabileceğimi düşündüm. Aybüke'nin ilk oraya geldiği an aklıma geldi.

"Senin ne işin var bur..."

"Seni takip ettim. Asıl senin ne işin var burada?"

Sonra o güne gittim. Gözlerindeki endişeyi hatırladım. Sonra korkusunu yansıttığı anı... Sonra yaşadığımız ikinci bir diyalogu düşündüm.

"Burayı nereden biliyorsun, yani burası..."

"Ürkütücü mü geldi? İlk başlarda bana da öyle gelmişti. Sonra zamanla canım birilerine sıkıldıkça gelmeye başladım buraya. Biliyorsun, lise bitene kadar burada yaşadım ve benim de herkesten uzaklaşıp sığındığım tek yer burasıydı."

O gün Aybüke de ürkmüştü oradan. Bir de ben ayağa kalkıp ona koşunca büyük bir ihtimalle korkmuş olmalıydı. Pınar'la ilgili düşüncelerimden Aybüke sayesinde kurtuldum. Fısıltıyla konuşuyordu, sanki diğerlerinin duymasını istemiyormuş gibi bir hali vardı.

"Neredeydin?" dedi durgun bir sesle.

"Dedim ya, bir arkadaşımı gördüm." Dedim tek düze bir sesle. Aybüke'nin bakışları hafif bir öfke eşliğinde bana döndü.

"Bunu hiçbirimiz yemedik Görkem!"

"Ama böyle oldu!" diye karşılık verdim üstüne basa basa.

"Bana da mı anlatmayacaksın?" dedi hafif bir alınganlıkla.

O an düşündüm, Aybüke'nin bunu bilmeye hakkı vardı. Nazlı biliyorsa o da bilmeliydi. Ayrıca Aybüke'den sakladığım onca şey varken yenilerini eklemek oldukça saçma olurdu. Ama şu an hiç yeri ve zamanı değildi.

"Peki. Anlatacağım ama şu an zamanı değil. Akşam birlikte dert bulutlarına gideriz, orada konuşuruz. Olur mu?"

Aybüke neşeyle kafasını salladıktan birkaç saniye sonra gülüşü soldu. Sanki bir şey hatırlamış gibiydi. Bir süre onu izledim. Sonrasında üstüne gitmeme gerek kalmadan kendi konuştu.

DOMİNO Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin