DOMİNO-3 BÖLÜM 20: ÇİÇEK GİBİ

10 4 0
                                    

Selamlar! Nabersiniz? Umarım her biriniz çok iyisinizdir çünkü size mükemmel bir bölümle geldimmm

Çok fazla konuşmadan sizi bölüme alayım, bölüm sonunda görüşürüz!

____________________________________

BÖLÜM 20: Çiçek Gibi

Yağız'dan 10.04.2020-11.35 İstanbul

"Senin bunu pek istemediğini fark ettim. Sadece hiç değilse arkadaş kalabiliriz diye düşünmüştüm ben ama anladığım kadarıyla senin buna pek gönlün yok, mesajlarda soğuk davranınca konuşmamamızın en doğrusu olduğunu düşündüm. Benim sana kırgınlığım geçti ama seninki geçmemiş belli ki. Hem beni eskisi kadar da sevmiyor olabilirsin, bu gayet doğal zaten... Biz eskiden bir şeyler yaşamış iki insanız ve sen istersen arkadaş olabiliriz diye düşünmüştüm ben. Fazlası değil, inan bana. Sadece, arkadaş."

Çıldıracaktım! En sonunda aklımı yitirecektim ve sonra aptal görüşmelerimizi tımarhanede sürdürmek zorunda kalacaktık. Ama muhtemelen Aybüke'yi de peşimden sürüklemem gerekecekti çünkü kendisi benden daha saçma davranıyordu!

Onu sevmediğimi düşünüyordu! Gerçekten artık onunla konuşmak istemediğimi düşünüyordu. Neler yaptın aylardır diye sormamıştı bile. Başıma gelenleri öğrenmek dahi istememişti, merak etmemişti.

Beni merak etmemişti. Onca şey yaşamama rağmen dinlemeyi bile istememişti. Hatta belki de benden artık hoşlanmayan oydu ve topu bana atarak sınır çiziyordu.

Ben ne yapacaktım?

"Bir ileri iki geri
Bu ilişki bitmemeli
Aldırma dediklerimi
İyi kötü günlerdi
Ilık bir bahar gecesiydi
Özledim ellerini..."

Aniden işim var bahanesiyle yanından kalkmam hoş olmamıştı fakat artık dayanamıyordum. Çalkantılı ilişki kesinlikle yoruyordu, bunu da daha iyi anlamıştım. Ne var ki pes etmek huyum değildi ve aşkım da kolay vazgeçebileceğim kadar basit değildi.

Kulaklığımı kulağımdan çıkararak telefonumdan aradığım numarayı bulduğumda yüzümdeki gülümsemeyi Aybüke'nin görebilmesini isterdim.

***

Aybüke'den 11.04.2020-09.25 İstanbul

Kapı çalıyordu. Uyanmak istemiyordum ama kapı çalıyordu, zilin sesi kulaklarımda yankılanıp duruyordu. Güneş bile bana garezi varmış gibi gözüme gözüme düşüyordu. Hoş değildi. Zil bir kez daha çaldı. Kalkmayacaktım. Çok istiyorsa Nazlı kalkıp kapıyı açabilirdi, bu saatte gelebilecek hadsizliğe sahip tek kişi zaten sözlüsüydü. Gidip aşkını kendisi karşılayabilirdi, sabah sabah Doruk'un çenesini çekemeyecektim. Dün zaten çok geç yatmıştım. Uyanmak Çin işkencesinden beter olurdu.

Nazlı'nın kapıyı açmak için koştuğunu işittim uyku ile uyanıklık arasındayken. Hemen sonra kapıyı açtı, gülüşünü işittim. Kesinlikle Doruk gelmiş olmalıydı. Sevgi gösterilerine umarım balkonda falan devam ederlerdi çünkü uyumak istiyordum. Yorganı kafama çektim ve yüzüme gelen güneş ışığından kurtuldum.

Yalnızca dakikalar sonra birinin beni yorgandan açıkta kalan saçlarımdan öptüğünü fark etmemle çığlık atarak yorganı ve gözlerimi açtım. Karşımda az evvel Doruk olarak hayal ettiğim kişinin varlığı dudaklarımın şaşkınlıkla aralanmasına sebep olurken Doruk olamayacak kadar mükemmel olan gerçeklik bana gülümsedi.

DOMİNO Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin