20- Dönülmez Yollarda Atılan Adımlar

2.6K 160 37
                                    

Bildirim gitmiyor diye milyon kez güncelledim aynı bölümü, kusura bakmayın

Keyifli okumalar, YORUMLARI ESİRGEMEYİN LÜTFEN AĞLAYACAĞIM ARTIK SKODPKSDPKF <3

Bir de değinmek istediğim başka bir nokta var. Arkadaşlar kitabın gidişatına okurlar olarak müdahale etmek istiyor olabilirsiniz ama kitabı yazan kişi için bunun ne kadar sinir bozucu olduğunu bir hayal edin. Bu benim kafamda kurguladığım bir kurgu. Siz eğer ki olayları daha farklı hayal ediyorsanız o şekilde başka bir kurgu yazıp yayınlayın ama benim yazdığım şeye karışmayın lütfen. Artık kitabın sıktığını ve akmadığını düşünüyorsanız da okumayın. "Ya bu konu nereye gidiyor, çok sıkıcı oldu." yorumu iki tarafa da bir şey katmayacak. Siz bu yorumu atınca ben mucizevi bir şekilde size hak vermeyeceğim. Çünkü kurgu kafamda başından beri belli.

Ve çok tanınan biri olduğumu düşünmüyorum ama birkaç kitabımı okumuş olan insanlar bilir ki benim hiçbir kitabım çerezlik değildir. Kitap başında çerezlik kurgu diyerek de başlamadım kitaba. Niye böyle oldu üf şeklindeki düşüncelerinizin muhatabı da ben değilim maalesef.

Şimdi bölüme geçebiliriz.

Aytekin Ataş- Gitsen de

"Hangi aşk dindirebilir ki öfkeni?"

***

Sayfayı kaydırdım.

Bir alttaki iş ilanının gerektirdiği tecrübede de olmadığım için onu da atlamak zorunda kalmıştım. Yanaklarımı şişirdim sıkıntıyla. İş arıyordum ve aradığım işi sanki ölene kadar bulamayacakmış gibiydim. Yeni mezun olduğum için ya beni stajyer olarak alıyorlardı ya da eşek yüküyle iş yaptırıp maaş aralığını neredeyse asgari ücrette tutuyorlardı. Oysaki ben mimarlık bölümünü yazarken herkes çok para kazanacağımı söylemişti bana. Madem çok para kazanacaktım niye otuz bin lira maaş bile alamıyordum ki?

En sonunda sıkılıp laptopun kapağını indirdim ve alnımı masaya yasladım sertçe. Bu dünyada yaşamak bile zordu, en hayati fonksiyonum olan nefes alma işlemini gerçekleştirmek için bile tonla emek harcamam gerekliydi ve bu haksızlıktı. Üstelik hiçbir zaman tek sorun bu olmazdı. Ekonomik kaygılar, sosyal medyada görülen hayatlara karşı insanın geliştirdiği imrenme dürtüsü, mutlu bir hayatı yakalayamamış olmanın verdiği stres, ne zaman bir şeyler başaracağım baskısı... Hayat resmen bize asla mutlu olamayacağımızın sinyalini daha doğarken veriyordu. Bu çok adaletsizceydi.

Madem iş bulamayacaktım, ben niye mezun olmuştum?

Hatta madem iş bulamayacaktım, ben neden üniversite sınavına köpek gibi çalışıp iyi bir sıralama yaptıktan sonra dört yıl içim dışıma çıkana kadar yırtınmıştım? Neden mezuna kalmıştım? Niye yaşıtlarım gezerken test kitaplarına boğmuştum kendimi? Neden sabahlayarak tonlarca maket yapmıştım?

Ya ben geri zekalıydım, ki bu çok olası olan bir şeydi, ya da sorun benden kaynaklanmıyordu da herkes böyleydi.

Ama herkes böyleyse bu işlerde çalışan insanlar tam olarak kimler oluyordu?

Küçük bir çığlık attım aklımdaki sorular gitgide dağ olmaya başladığında. "Çok büyük bir maaş beklentim de yok aslında." diye mırıldanmıştım ağlak bir sesle. "Otuz binden bir kuruş fazlasını istemiyorum, o kadar ederim de mi yok acaba?"

SENDEN BAHSETTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin