30- Onur Kılınç'tan Kerem Akay'a Dönüş

1K 62 25
                                    

Watty düzelmedi, bu kitabı bitirip gideceğim gibi...

Yorum bırakırsanız sevinirim.

Emre Aydın- Alıştım Susmaya

***

Onur Kılınç'tan

Ortama yabancılık.

Çoğu zaman hissettiğim, belli etmekten çekindiğim, belki de kendimi baskıladığım bir histi ait olmama hissi. Yaptığım işi sevsem de medyatik boyutuna hiçbir zaman ait hissetmemiştim kendimi . Ailemin, arkadaşlarımın yanında da kendim gibi değildim. Olamıyordum. Çünkü herkesin kafasında çizilmiş bir Onur vardı ve onu oynamak zorundaydım.

Nedeni nasılı yoktu. Üzerimden para kazanan insanlar, bana laf gelse hedef hâline gelecek bir ailem vardı. Bu yüzden her hareketim planlı, her işim danışıklı dövüş şeklinde ilerlemek zorundaydı.

Onur Ali Kılınç'tım çünkü ben. Kimsenin erişemediği bir noktada olmalı ve o statüyü korumalıydım. Başından, çocukluğumdan beri beni yanında çalıştıran ajansın ve yapımcıların projesi buydu.

Belki ailemin proje çocuğu olmamıştım ama halkın projesiydim.

Gülümsedim bu düşüncelerime sadece. Çünkü herkes gibi ben de biliyordum ki ailemin de projesi bendim. İçine girdikleri yoksulluk hanından onları kurtarabilecek tek kapıydım ve ilgi alanlarımı da kullanarak bana hiç belli etmeden beni kullanmışlardı. Destek oluyoruz adı altındaki baskıları da unutulacak gibi değildi zaten. Ama geçmişti. Hiç değilse nefret edemeyeceğim ve onları delicesine sevebileceğim kadar geçmişti.

"Onur, hiç konuşmadık seninle. Biraz da seninle sohbet edelim istiyorum." Daldığım yerden gözlerimi çekip yüzümde asılı duran gülümsemeyi iyicene genişlettim bana hitap edilmesiyle. "Bir şeyler duyduk ama aslını astarını da senden duyalım istedim. Bir de neler yaptığını anlat bize."

"Ne duydunuz abi?"

Tüm gözlerin bana döndüğünü hissettim. Bozuntuya vermesem de gerici bir durum olduğunu inkar edebilecek bir pozisyonda değildim. Milyonlarca insan tarafından göz hapsine alındığını bilmek kimse için iç açıcı bir düşünce değildi. Alışmak zorunda olsam da alışabildiğim bir şey değildi işte bu.

"İşleri bırakacağına dair söylentiler dolanıyor." Karşımdaki adamın meraklı gözleri benimle kesişince kafamı eğip gülümsedim. Duyulacağını bilsem de kafamda her şeyi netlemeden duyulması işime gelmemişti. "Bunları zaten konuşacağız ama ben biraz çekilen filmle alakalı da konuşmak istiyorum." Gözleri iki yanımda oturuyor olan Buse'ye kaydı. "İkinizi partner olarak görmeyi kimse beklemiyordu, nasıl oldu onu da merak ediyoruz açıkçası."

"İş ahlakı olan insanlar olduğumuzu düşünüyorum." dedim konuyu uzatmak istemeyerek. Konu açılsa kimseye acımadan tüm hayat hikayemi ortaya dökerdim çünkü, buna gerek yoktu. "Aradaki anlaşmazlıklar başka, iş başka. Birbirimizden öldüresiye nefret etmiyoruz."

"Fragmana bakılırsa aranızdaki gerginliği yansıtmış gibi duruyorsunuz ama, eminim ki filmin konusu bu değildir."

Açık arar gibi konuşan adam, iyiden iyiye sinirlerimi zıplatmış olsa da hiçbir şey demeden gülümsedim. Sırf ekibin hatırına bu adamın programına çıkmıştım, ikimizin de birbirimizden hazzetmediğini bilmeyen bir kişi bile yoktu hatta. Arada sözlü bir şeyler geçmese de gençliğimde katıldığım ilk programından beri aramızda soğukluk ve saçma bir samimiyetsizlik vardı.

Kısaca anlatmak gerekirse Türkiye'deki en samimiyetsiz, yapmacık ve piç sunucuların başını çekiyordu.

"Dönem işi yapıyoruz." dedim uyarıcı bir şekilde. "Genç yaşta yaptıkları bir hata sonucunda anne baba olan iki insanı doksanlı yıllardaki hâliyle canlandırıyoruz. Arada cinsel tansiyon, çift çekimi gibi şeylerin aranması çok saçma ve yanlış. Bir aile komedisi, draması çektik biz; hayranlar başrolleri birbirine yakıştırsın diye yazılan bir senaryo olduğunu düşünmüyorum."

SENDEN BAHSETTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin