29- Pişmanlıklar ve Pişman Edişler

1.2K 101 67
                                    

Bölüm malûm sebeplerden dolayı geç geldi...

Keyifli okumalar, ne olursunuz kalan arkadaşlar üç beş yorum yapsınKWOSDOFOG

Tibet Kurt- Anlamazdın

***

Onur Kılınç'tan

"Gençler hazır mısınız?"

Kimse hazır olmasa da kurgu odasının girişinde bekleyen yönetmene baktık hepimiz aynı anda. İlk gözlerini çeviren ben olmuştum. Zorla geldiğim yerde mutlu olmamı umuyordum ki beklemiyorlardı.

Gömleğimin kol düğmelerini taktım yavaşça. Tam bu esnada "Biz hazırız ama Onur Beyler, güzellik rötuşlarını yapıyor sanırım." diye mırıldanmıştı bir ses. Gözlerimi kısıp sesin geldiği yöne doğru baktım sadece. Sadece baktım. Ağzımı aralayıp çok şey diyebilirdim, tartışma başlatabilirdim, ortalığı yangın yerine çevirebilirdim ama hiçbirini yapmadım. 

"Ne bakıyorsun ya, yalan mı?"

"Pudranı sürmemişsin, hazır sayılmazsın." dedim keskince. Herkes de gülmemek adına dudaklarını birbirine bastırmıştı bu hamlemle. "Çekimden sonra göz altlarım neden böyle çıkmış diye ağlıyorsun sonra."

Ağlamaklı bir ses duydum bu cümlelerim ardından. Daha sonrasında da bakışlarımı karşımdaki aynaya dikerek gömleğimle ilgilenmeye devam etmiştim. Herkes gülmeye başlamıştı kıkır kıkır, benim de dudaklarım hafifçe yukarıya doğru kıvrıldı istemsiz bir şekilde. Hem bana kendisi bulaşıyordu hem de laf yiyince rahatsız oluyordu.

İyicene kendi işime odaklanıp saçlarımı da düzelttim insanları umursamayı reddederek. Çalışmayacağımı söylememe rağmen bu süreçten önce çekilen filmin tanıtımı maksadıyla bir talkshow programına davet edilmiştik ve katılmam rica edilmişti. Aslında rica da değildi, başrol olarak katılmam emredilmişti. Kibar bir dille. Muhakkak ki reddedip gitmeyeceğimi söylesem kimse bir şey yapamazdı ama ekip arkadaşlarımı da partnerimi de zora sokmak istememiştim.

"Sorun bir, kendisini izlemesi bitmiş mi? Makyajıma bakacağım." diye bir ses işittim aynaya doğru eğilmiş bir şekilde alnıma düşen saçı şekillendirirken. "Neyine bakıyorsa zaten, tipsiz."

"Bitti." Geri çekildim. Ardından sinir bozucu olduğumun bilincinde bir şekilde gülümseyip rahatsız olduğunu bildiğim o koltuğa ve benden de rahatsız olduğunun farkında olduğum o kızın yanına oturdum. Epey yanına oturmuştum hatta. "Madem benden rahatsız oluyordun, partnerlik teklifini neden kabul ettin anlamıyorum."

"İşimi senin yüzünden bırakacak hâlim yok herhalde." 

Kalkmaya niyetlense de bileğini tutup onu geri oturttum. Sette de ekipte de onun benden nefret etmediğini bilmeyen tek bir kişi bile yoktu. Hatta genel olarak bakıldığında aramızın bozuk olduğuna dair ve kavgalı olduğumuza dair haberler her yerde dolanıyordu. Tek sorun kavga etmememiz, hatta iletişim bile kurmuyor oluşumuzdu. "Onur, ne yapıyorsun? Bıraksana kolumu."

"Canım böyle oturmak istedi."

"Yürek yedin herhalde!" Daha da debelendi olduğu yerde. Kolunu iyicene kavrayıp kalkmasına engel oldum ben de. Birkaç kişinin dikkatini çekmiş olsak da rutinimiz kavga olduğu için kimse şaşırmıyordu artık durumumuzu. "Oğlum, bıraksana lan beni!"

"Yakışıyor mu hiç ağzına argo kelimeler?" diye sordum gülerek. Gülüşüme sinir olmuş gibi topuklusuyla ayağıma bastı hiç acımadan. Kolunu bıraktım can havliyle. "Fazla şiddet yanlısısın."

"Yanaşma o zaman bana!"

Bu seferki çığlığı duyulmayacak gibi de olmadığı için herkes bize dönünce utanarak bakışlarımı kaçırdım. Buse de yanımdan kalkmış, aynaya doğru yürümüştü hızlıca. Öfkeliydi. Sebebini bilmiyordum, kimsenin de bildiğini sanmıyordum ama öfkeliydi. 

SENDEN BAHSETTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin