Kitaplar birbiri ile bağlantılı değildir.
Bir ailenin birleşme hikayesi.
"Bir anlamı var mı?" Oraya bakarak konuşmam ile ne sorduğumu anlamıştı.
"Evet, bana göre en özgür hayvan kelebekler. Bir gün ömrü var ve doya doya geçiriyorlar. Bana yaşamanın...
Bu kitap çocukluğunu yaşayamamış çocukların kitabıdır.
Yorumlar azaldığı için sınır koyacağım. 100 yorum ve 200 oy olunca yeni bölümü yazmaya başlayacağım.
Yorum ve oylarınız gerçekten beni motive ediyor ve emin olun ki cevap veremesem de yazdığınız yorumların çoğunu okuyorum.
****
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Poyraz Ege Ataoğlu,
Kalbim çıkacak gibiydi. Bugün büyük gündü. Sevdiğim kadın ile nişanlanacaktım. Bu sefer parmağımda ona ait bir yüzük olacaktı. Onun bildiği, onun seçtiği bir yüzük.
Bütün hazırlıklar tamamdı ve birazdan evden çıkacaktık. Dedem her zaman ki gibi ilk önce hazırlanıp, kapının önünde bekliyordu. Stresime stres katıyordu. Herkes hazır olunca evlerine gelmiştik.
Karşımdaki kadına bakmaktan içeriye adımlarımı atamıyordum. En güzel haliyle karşımdaydı. Ay tenli yüzü, kızıl saçları, elbisesi, gülüşü, her şeyiyle karşımdaki kadına aşıktım. Tapıyordum. Aramızdaki engeller yavaş yavaş kalkıyordu. Bugün ilk adımı atacaktık. Nişanlım olacaktı.
Saatler istediğimiz gibi sorunsuz geçmişti. Yüzükler takılınca bahçeye çıkıp, onunla biraz nefeslenmek iyi gelmişti. Kokusu beni hayata bağlayandı. Sinem onun üzerini değiştirmesi için yukarı çıkartırken bahçede Baran, Yiğit ve Rüzgar ile camdan konuşan yaşlılara bakıyorduk.
"Çok mutlu bugün," diyen Rüzgara kafamı salladım. Bakışları bana döndü, "sizin birbirinizi bulacağınızı hep düşünüyordum. Sen yoktun ama adın, varlığın hep onunlaydı."dedikleri benim için o kadar anlamlıydı ki. Adenin de benim gibi beklemesi, ümidini kesmemesi, o kadar büyük bir olaydı ki benim için.
"Ben yokken ona baktığın, koruduğun için teşekkür ederim." Önemsiz der gibi omuzlarını silkti. "Kardeşim o benim," bakışları bana döndü, anında sertleşen ifadesine şaşırdım. "Onu üzersen, kırarsan karşında çok farklı bir Rüzgar bulursun Poyraz. Ben onu kimseye yem etmedim, küçücük başımda bile imkanım el verdiği sürece hep korudum, şimdi de korurum." Gerçekten onu seviyordu. Aralarındaki bağ çok farklıydı.
"Eyvallah," diyerek konuyu uzatmadım. "Sakin ol Rüzgar, nasıl Aden yıllarca beklediyse, Poyraz da hep bekledi. İkiside birbirine sadıklar. Kavuştular, umarım hep mutlu olacaklar," Baran'ın beni desteklemesine gülümseyerek baktım.
Rüzgar fazla uzatmadı ve konu başka yerlere gitti. O sırada kapının girişinde eve doğru bakan bir çift göz gördüm. Kim olduğuna bakmak için Baran ile Rüzgarın yanından ayrıldım. Biraz daha ona yaklaşınca Fırat olduğunu anladım. Adımlarımı ona doğru yönlendirdim.
Cama bakmaya o kadar dalmıştı ki, beni göremiyordu. Yukardaki camın önünde Sinem ile Aden konuşuyordu. Aden açık perdeyi farketmiş ve kapattığında, Fıratın bakışları aşağıya indi ve beni buldu. Şaşırmadı. Bekliyor gibiydi.