İyi okumalar..
*****
Zamanın neden bu kadar hızlı geçtiğini anlamadığım, ama yüreğimin derinliklerinde bir tür kıyamet kopardığı günler oldu. Gözlerimi açtığımda, bir zamanlar hayallerimde yer alan her şeyin birer birer gerçek olduğunu fark ettim.
Babamı bulmak... Abilerimi tanımak... Ve sonunda, çocukluk aşkım Ege ile kavuştum.
Her sabah, güneşe gözlerimi kapayarak başlıyorum. Rüzgarın yüzümdeki serinliği, yaşadıklarımın yaratmış olduğu duygusal karmaşayı biraz olsun hafifletiyor. Ama içimdeki fırtına dinmek bilmiyor.Bağlandığım, sevdiğim, özlem duyduğum insanlar, şimdi yanımda. Ama bu sevinç, kafamda sürekli dönen bir sorgulama yaratıyor: "Gerçekten hazır mıyım bu değişikliklere?"
Ege, benim için her zaman bir umut, bir kaçış noktasıydı. Küçükken, ona her baktığımda içimde filizlenen bir sıcaklık hissederdim. Ama onunla buluştuğumda hissettiğim şey bambaşkaydı. Yıllar su gibi akıp geçmiş, ama o, kalbimde ilkbaharın tazeliği gibi duruyordu. O anın içindeki mevcudiyetini sorgularken, gözlerimizdeki kıvılcımı fark ettim.
Hayatımda belirsizlikler, kaygılar, ama aynı zamanda bir tür cesaret taşıyordum. Sevinçle ağlamak, korkuyla gülümsemek... Hepsi iç içe geçmiş gibi.
Bunları düşündükçe, ellerimdeki kalemle defterin sayfalarını karalıyor, anılarımı kalıcı kılmak için savaş veriyorum. Her bir kelime, her bir cümle, yaşadıklarımın yansıması... Bir tarafta ailem, diğer tarafta Ege. İkisi de bambaşka bir hayatın parçası.
Onlar tamamlanmış hissediyordum. Onlar olmadan eksik olacaktım. Parçalanan ruhumu toparlayanlardı. İyileşmiştim. İyileşecektik.
"Güzelim," seslenen Ege ile daldığım düşüncelerden sıyrıldım. "Daldın?"
"Değişen hayatımı düşünüyordum," anlayışla gülüp, yüzümü yavaşça okşadı. "Kurban olurum seni verene," alnımı öpüp, "abinler gelmek üzere yeri hazır mı?" Konuyu değiştirmesine minnetle bakıp, "evet, bunu da koyduk mu tamamdır," elimdeki yastığı yatak yaptığım koltuğa koyup, tekli koltuğa oturdum.
Abim bugün taburcu olacaktı ama doktoru bir kaç gün dinlenmeden uzun yol yapmayın dediği için, Rize'de ki evde bir kaç gün kalma kararı almıştık. Evin etrafı adamlar ile dolmuş ve güvenlik arttırılmıştı.
Evde Ege, ben, Sinem, Cenk ve Yiğit abim vardı. Sinem yorulmuştu ve odasında uyuyordu. Yiğit abim etraftaki adamlara bakmaya gitmişti. Cenk abim ise yaklaşık kırk dakika önce telefonu çalmış ve soğuğa aldırmadan çardakta gülerek telefonla konuşuyordu.
Otırduğum yerden onu net görebiliyordum. "Aşk böyle bir şey mi? Dışarısı buz gibi ve sen hissetmiyorsun," Ege gülerek abime bakmaya başladı.
"Aşkın sıcaklığı, en derin üşümelerin bile üstesinden gelebilir; fakat sevgisiz geçen her an, ruhu dondurup geçer," diyen Ege'ye, "aşkımdan böyle konuştuğunu varsayıyorum," kahkaha ayarak karşılışık verdi.
Adımları önümde durdu. Çenemi tutup, aşağıdan ona bakmamı sağladı. "Aşkından olmuşum deli, ya nasıl konuşacaktım?" Yerimde hafifçe kıpırdanıp, kalktım. Kollarımı boynuna dolayıp, " iyi ki sen Ege, seni çok seviyorum. Yıllarca sana hasrettim, şimdi buradasın ve ne kadar mutluyum tahmin bile edemezsin."
Elleri belime gidip, kafasını boynuma gömdü. Küçük küçük öpücükler bırakmaya başladı. "Aşığım sana, yanıyorum sana, hastayım sana," her kelimesinde ıslak ıslak öpmüştü. "Buradan gidince tatile gideceğiz unutma," heyecanla kafamı salladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uykusu / Gerçek Aile Serisi 2
General FictionKitaplar birbiri ile bağlantılı değildir. Bir ailenin birleşme hikayesi. "Bir anlamı var mı?" Oraya bakarak konuşmam ile ne sorduğumu anlamıştı. "Evet, bana göre en özgür hayvan kelebekler. Bir gün ömrü var ve doya doya geçiriyorlar. Bana yaşamanın...