İyi okumalar.
Yorum ve oylarınız gerçekten beni motive ediyor ve emin olun ki cevap veremesem de yazdığınız yorumların çoğunu okuyorum.
İçime sinen güzel bir bölüm oldu. Bol Aden ve Poyraz Ege'li bir bölüme hazır mısınız?
******
Olaylı Düğün
Umut etmek neydi? Gerçekten de yaşıyorsak umut var demek miydi? Belki de hayatımızdaki amacımızdı umut? Bu yaşıma kadar düşündüğün tek şey o köyden ayrılmaktı ama şimdi ise istediğim tek şey abimlerin ve sevdiğim adamla mutlu olabilmekti.
Abilerim, bir kaç önce yolda görsem tanıyamayacağım ama şimdi hayatımın merkezinde olan dört adam. Onlara sahip olduğum için, onları bulduğum için mutluydum.
İç çekip her gözümü kapattığımda önüme gelen Ege'nin gözlerini düşündüm. Ege, büyük zaafım olan, çocukluk arkadaşım, şimdi ise her yanımı saran adam. Ona zaten bağlıydım aramızda çok farklı bir bağ vardı ama artık onun ne olduğunu biliyordum. Ona aşıktım. Onu kaybetmek istemiyordum. Bana aşıktı ve bana göstermekte çekşnmiyordu.
Bunu ilk defa kendime açıkca itiraf etmiştim.
Odanın camından görünen bahçeye ve oradan oraya koşturan çocuklara bakıyordum. Kafam doluydu ama içim huzurluydu. Bu evi Baran abim ilk anlattığında gelmem diyordum ama ilk sığınmak istediğim yer olmuştu. Bu evde bir odam bile vardı. Beni kabul etmeleri, böyle değer vermeleri ve sevgililerini göstermeleri o kadar güzeldi ki.
Saate baktığımda ona doğru geldiğini gördüm. Bugün işe gidecektim ama geç kalmıştım ve kendimi hiç güçlü hissedemiyordum. Çalan telefonum ile biraz kendime gelmiş ve açmıştım.
"Efendim," Poyrazın rahat veren nefesini duydum. "Güzelim günaydın. Neredesin sen?" Sesi kızgın gibi değilde gerçekten merak etmiş gibi çıkmıştı.
"Evdeyim geç kaldım dimi birazdan hazırlanıp geleceğim olur mu?" Mahcup ve kısık sesim ile sertçe verdiği nefesi duydum. "İstersen gelme Aden sorun o değil, size geldim evde değilmişsin. İki gecedir abinlerde kalıyormuşsun bir sorun mu var? Ezgi de dağılmış gibiydi."
Ezgi ile iki gündür konuşmuyorduk. Ona karşı içimde çok büyük bir utanma vardı. Benim yüzümden abisi ile arasını da açılmasını istemiyordum. Onunla konuşmalıydım ama nasıl konuşacağımı, ne yapacağımı bilmiyordum.
"Abimlerin evindeyim," mırıltım ile bildiğini onayladı. "Hem sen neden geldin?"
"Ben dün akşam geldim güzelim. Sana çizim için yararlı flashbellek getirmiştim ama Ezgi'nin o halini görünce bir şey olduğunu anladım. Bu saate kadar anca dayandım Aden."
"İyiyim ben," bakışlarım yine her şeyden habersizce oynayan çocuklara kaydı. Gülerek birbirlerini kovalıyor ve sesleri bahçeyi inletiyordu. "Gelince konuşsak olur mu?"
"Peki tamam üstüne gelmiyorum. Seni bekliyorum." Beni kırmamak için fazla üstüme gelmemeye çalışıyordu, farkındaydım her adımını beni düşünerek atıyordu. Kaybetmek istemiyordu. Aramıza yine yıllar girmemesi için uğraşıyordu.
"Geleceğim," biraz daha konuşmuş ve kısa bir vedalaşmanın ardından kapatmıştık. Çok fazla geç kalmadan hazırlanmam gerekiyordu. Dolaba yaklaşarak açtım ve ağzım şaşkınlıkla açıldı. O kadar çok kıyafet, ayakkabı ve takı vardı ki. Her kapağı açışımda gözlerim yuvalarından çıkıyor gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kelebeğin Uykusu / Gerçek Aile Serisi 2
General FictionKitaplar birbiri ile bağlantılı değildir. Bir ailenin birleşme hikayesi. "Bir anlamı var mı?" Oraya bakarak konuşmam ile ne sorduğumu anlamıştı. "Evet, bana göre en özgür hayvan kelebekler. Bir gün ömrü var ve doya doya geçiriyorlar. Bana yaşamanın...