36. Kıskanç Kızıl

1.1K 124 28
                                    

İyi okumalar..

*****

Beyaz duvarlar. Gözlerimi açtığımda gördüğüm, her sabah beni karşılayan beyaz tavanlar. Hastanede kaldığım dönemde en çok gördüğüm tek şeydi beyaz duvarlar. Bir süre sonra alışmıştım, gözlerimi kapatıp açınca değişmeyeceği gerçekliği ile yüzleşince de aslında koca bir aptal olduğumu anlamıştım.

Yine beyaz duvarlarla kaplı hastane köşesindeydim. Gözümü kaç kere açıp kapattım karşımdaki kapı açılsın diye bilmiyordum. Açılmıyordu. Yaklaşık iki saatir buradaydık ve o lanet kapı bir türlü açılmıyordu. Kalbim çıkacak gibiydi. Bacağım sızlıyordu ama umursamıyordum. Şu an sadece Polat abim nasıldı onu öğrenmek istiyordum.

"Güzelim," önümde eğilmiş bana telaşla bakan Baran abimin yeşil gözlerine baktığımda onunda korktuğunu gördüm. "Polat iyi merak etme, bir şey olmayacak ama senin ayağına baktırmamız lazım," dediğinde hızla kafamı sağ sola salladım.

"Olmaz, ondan haber gelmeden olmaz," gözlerine bakıp, söylediklerim ile sadece nefes alıp verdi. "Kötü bir şey yok lütfen, kendini hırpalama," dese bile onu duymuyor gibiydim.

Benim konuşmayacağımı anlayınca saçımdan öpüp kaldı. Gözlerimi bir kaç saniye kapattım ve aklıma gelen görüntülerle ağlamam hızlandı.

Abim bahçede o kargaşada, yere kanlar içinde düşünce, etraf bir anda sessizleşmişti. Çığlığım bahçeyi delip geçmiş , koşa koşa ona doğru gitmiştim. Karnından akan kanları durdurmaya çalışırken, abimlerin bağırdıklarını, seslenmelerini hiç duymamıştım.

"Abi, ne olur bana bak kapatma gözünü," Cenk abim yarasına bastırırken Polat abimin gözü ikimiz arasında gidip geliyordu. "Sakin olun küçüklerim, iyiyim," zar zor nefes alıp konuşuyordu.

"Abi!" dedim, sesim titriyordu. Ellerimi onun üzerine koydum, kanı parmaklarımın arasından akıyordu. Gözlerim yaşla doldu, boğazıma bir düğüm oturdu. "Lütfen... Lütfen gitme."

Polat bana bakıp hafifçe gülümsedi, o an nasıl gülebildiğine inanamadım. "Aden... korkma," dedi, sesi zayıf ama kararlıydı. "Sakin ol... her şey... iyi olacak."

"Nasıl iyi olacak?" dedim, gözyaşlarım kontrolsüzce akıyordu. "Sana bir şey olursa... ben ne yaparım?"

Polat derin bir nefes aldı, eli zorlukla benim elime uzandı. Soğuktu. "Sen... güçlüsün Aden," diye fısıldadı. "Ben burada olmasam bile... sen hep güçlü kalacaksın. Söz ver bana."

Söz vermek? Böyle bir anda nasıl söz verebilirdim? Ama o an gözlerine baktım, çaresizlik içinde ona tutunmaktan başka çarem yoktu. "Söz veriyorum abi," dedim, sesim boğuk ve kırıktı.

Polat'ın gözleri yavaşça kapanırken, kalbimde bir şeyler kopmuştu. "Seni bırakmayacağım," diye fısıldadım, ama ne yaparsam yapayım onun gidişini durduramayacağımı biliyordum.

Abim gözlerini kapattıktan sonra  hatırlatmadığım tek şey kendimi kaybettiğimdi. Kim beni buraya getirdi, nasıl geldik bilmiyordum. Onu anında ameliyata almışlar ve sadece burada beklemekten başka bir şey yapamıyorduk. Abimler, babam, hepsi tek tek yanıma gelmişti ama konuşacak halim yoktu.

Ayağa kalktığımda hepsi bana bakıyordu ama onlara bir kere bile bakmadan, kapının yanındaki duvara yaslandım. Kafamı eğmiş sadece bir hareket bekliyordum.

Ne kadardır koridorun soğuk duvarlarına yaslanmış, ellerim titrerken bekliyordum bilmiyordum. Zaman adeta durmuştu, her saniye bir asır gibi geliyordu. Abimin ameliyatta olduğunu bilmek beni içten içe kemiriyordu. İçimde yükselen korkuyu bastıramıyordum, nefes almak bile zorlaşmıştı.

Kelebeğin Uykusu / Gerçek Aile Serisi 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin