BÖLÜM 6

67K 2.4K 64
                                    

Koşmak , kaçmak umutsuz bir hayale dalmak bunlar benim uzun zamandır yaptığım şeylerdi. Yalnızlığa alışınca istediğim şeyi elde etmek için koştum. Ailemi özlememek için kaçtım ve uykusuz kaldığım gecelerde olmayacak hayallere dalıp uyudum. Şimdiyse kaçmak için koşuyorum. Beni bekleyen hayattan uzaklaşmak için kaçıyorum. Olmayacak hayaller bile kuramamaktan korktuğum için kaçıyorum.

Evin bahçesinden nasıl çıktığımı bilmiyorum. Bilmediğim ara sokaklara dalıp kaybolmak için uğraşıyorum. Bacaklarımın artık tutmadığını hissediyorum. Tam nefes almak için durmayı düşünürken sert bir şeye çarptım. Kafamı kaldırmak istemiyorum. Çünkü biliyorum bu benim ecelim olacak olan kişi... Kafamı kaldırmaya cesaretim yoktu.

"Bir tanecik nişanlım nere gidiyor acaba?"

Bu adam nasıl bir insandı böyle. Bu olanları nasıl kabul eder. Birbirimizi ilk defa görüyoruz ve o evlenmeyi kabul ediyor. Sırf babası istedi diye...

" Bak lütfen sende farkındasın nasıl bir saçmalıl içinde olduğumuzun. Hayatı bize zehir edeceksin. Birbirimizi tanımıyoruz bile..."

Cevap vermeye tenezzül bile etmeden koluma yapışıp beni sürüklemeye başladı. Neye uğradığımı şaşırdım. Ayağım taşa takılıp düşecekmiş gibi oldum ama hemen beni kendine çekti. Toparlanır gibi oldum bi an durdu. Sonra beni sürüklemeye devam etti. Arabaya vardığımızda resmen beni arabaya fırlattı. Kapıyı çarpıp kapattı. O da arabada yerini aldıktan sonra arabayı çalıştırdı.

" Nere gidiyoruz. Ne olur bırak beni..."

"Kes sesini...."

Birkaç kere daha sormama rağmen hiçbir cevap vermedi. Gözlerim sızlamaya başladı. Görüşüm bulanıklaşırken gözlerimi kapatıp kafamı cama yasladım. Yorulmuştum artık savaşamazdım ne olcaksa olsun diyip gözlerime dolan yaşları geri yolladım.

*****

Araba yavaşladığında gözlerimi açtım. Şehrin çıkışında olan bir parka gelmiştik. Ağaçların arasına saklanmış kamelyaları daha yeni yeni fark etmeye başlamışken kolumdaki baskıyla kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Simsiyah gözlerinin içinde tehlikeli hareler geçiyordu. Bu beni korkutmaya yetmişti aslında ama ona yetmedi. Kolumu daha fazla sıktı. Dudaklarından tek bir kelime döküldü.

" Çık."

Nefes bile almadan kendimi dışarı attım. Bi ara kaçmaya düşünmedim değil ama nere kaçacaktım. Nasıl kaçacaktım.
Ben bunları düşünürken tam karşıma dikildi. Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordum. Beni umursamıyor alabilirdi ama insanın seçim şansı varken ne diye hayatını mahveder ki....

" Seninle ilk ve son kez konuşacağım. İster hoşuna gitsin ister gitmesin lafımı kesme...Anladın mı? "

"Tamam"

" Öncelikle bu evlilik olacak. Bunu kafana kazı... Şu saçma kaçış planlarını unutsan iyi olur"

" Göz göre göre hayatımızı mahvediyorsun. Anlamıyor musun ya..." sesim istem dışı yükselmişti. Büyük bi hata yaptığımı kolumdaki sızıyla anladım.

" Benimki değil senin hayatın mahvolacak bu bir.... O ayyaş ablanın cezasını fazlasıyla sen çekeceksin bu iki... Umut a gözün gibi bakıp başka hiç birşeyle uğraşmayacaksın bu da üç."

" Ne ? Bu nasıl bi saçmalık ya. Benim bi restoranım var. Bi hayatım var. Anladın mı ? Ben bunları tek başıma yaptım kimsenin desteği olmadan. Herşeyi bir anda silemem. Kurduğum düzeni senin saçma inkitam planın içim alt üst etmem."

" Umruma mı sanıyorsun hah... Senin hayallerin hedeflerin düzenin benim umrumda mı sanıyorsun... Bundan sonraki hedefin amacın artık ne haltsa sadece Umudum 'a anne olmak. "

" Siz . Siz iyi değilsiniz ya ben nerden bileyim anneliği hah? Hayatımda hiç bir zaman çocuk bakmadım. Bakmayı geç adam akıllı sevmedim bile..."

" Bunların hepsi senin sorunun. Beni zerre kadar bağlamaz."

" Allah ım sabır ver bana..."

" Güzel dua ihtiyacın olacak... "

" Bak yeter tamam mı beni kimse buna zorlayamaz. Bu kadar dayandığım hata zaten hangi devirdeyiz. "

" Genç bir girişimcinin restoranını yandığı, maddi durumu gayet iyi olan bir ailenin birden iflas ettiği, bilinmeyen bir kurşunun genç bir adama kazarada olsa denk geldiği bir devirdeyiz."

Ben kafamda dolanan cümlelerin ne anlama geldiğini idrak etmeye çalışırken Poyraz denen adam bana pis bir şekilde sırıtıyordu. Beni tehdit etmişti... Beni remen ailemle tehdit etmişti. Buna üzülmemeliydim aslında . Hele dün öğrendiklerimden sonra ... Ama yinede boğazımda oluşan yumruyu engelleyemedim. Bir karar vermemi bekliyordu. Ve nihayet kolumu bırakmak aklına gelebilmişti. Kolum baya kızarmıştı. Canım acıyordu. Güçlü olamam gerektiğini sürekli kendime hatırlatmama rağmen acı dayanılmaz bi hal almıştı. Son gücümle kafamı kaldırıp dik durmaya çalıştı.

" Ailemle olan ilişkimi bilmiyorsun. Beni onlarla tehdit etmem çok saçma..."

" Ben daha çok restoranına üzülürsün sanmıştım ama ailene daha fazla yüklenmeliymişim."

" Kes artık tamam mı ? Rahat bırak onları... Sen sen nasıl bir insansın hah? "
Göz pınarlarımda bağımsızlığını ilan eden damlaları artık tutmadım. Senelerdir biriktirdiğim damlalar sel oldu bi anda .... Belki yanlış zamandı ama daha fazla tutamadım. Akmasın taşmasın diye ördüğüm surlar bir anda yıkıldı. Pes ettim . Kabul ettim ...Ve sesimin fısıltı halinde çıkmasına rağmen son kez konuşabildim.

" Tamam ... kabul ediyorum. Ne istersen yapacağım. Senden tek isteğim burda kalmayalım."

" Buna ben karar veririm. Şimdi senle küçük bir anlaşma yapacağız. Bu anlaşma tamamen benin menfaatime olsada kabul etmek zorundasın. "

Yaşadığım trajediye inanamıyordum. Yıllardır umrunda olmadığım bir aile için tüm hayatımı çöpe atıyorum. Şaka gibi ama onlarsızda yapamazdım ki. Onlara bişey olsa benim canım yanardı. Son öğrendiğim şeyler beni yıpratsada onlar ailemdi. Başka bir açıklaması yoktu bu kabullenişin zaten...

" Sen beni dinliyor musun?"

Duyduğum sesle tekrar karşımdaki adama odaklandım. Kafamı olumlu anlamda sallayınca konuşmaya başladı.

" Evliliğimizin sahte olduğunu sadece sen ve ben bileceğiz. Babama asla yalan bir evlilik olduğunu çaktırmayacaksın. Birbirimiz tanımıyor olabiliriz. Zaten kimse ilk görüşte aşık olduğumuza falanda inanmaz. Ama birbirimizi tanıyacağımıza sevebileceğimize inandırabiliriz."

Poyraz ın söylediklerini kafamda tartmaya çalışıyordum. Tüm isteklerini en başta koşulsuz şartsız kabul ettiğimi hatırlayınca kafamdaki muhasebeye bir son verip sadece kafamı salladım. Babasının onun için önemli olduğunu bu gün çok net bir şekilde anlamıştım. Babası Poyrazın yerine kararlar alırken gıkı bile çıkmamıştı. İyi bir babaydı galiba... Çünkü ben iyi baba tarifi yapacak son insandım. Poyraz la gözgöze geldiğimizde benden bir tepki beklediğini anladım. Yine dalmıştım...

" Haklısın." Diyebildim sadece. O da bıkkın bir nefes alıp konuşmasına devam etti.

" Gelelim asıl meseleye. Umut...
Ona gözün gibi bakacaksın. Yanından ayrılmayacaksın. Ona anne özlemi çektirmeyeceksin. Unutma artık onun annesi sensin. Restoranı falan unut... Bundan sonra tek işin Umut olacak..."

" Bak ben bunu yapamam. Anne falan olamam ..."

" Ablam Umudum'un hayatını çaldı . Ve sen kendi hayatını ona adayacaksın anladın mı? Anne olmayı öğrensen iyi olur. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim. Şimdi arabaya bin gidiyoruz biricik nişanlım..."

Tek kelime etmeme izin vermeden arabaya bindi. Bende uzun zamandır yapmadığım şeylerden birini yaparak boyun eğdim...

Bu bölümü biraz geç yazdım. Yaz okulum olduğu için zaman bulamıyorum...

Keyifli okumalar...

ANLAŞMALI İNTİKAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin