4. Bölüm: Böyle Hayatın Gözü Kör Olsun

1.1K 61 19
                                    

Oğuz temsilidir

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oğuz temsilidir.

"Ne içimdeki sokaklara sığabildim, ne dışarıdaki dünyaya."

🎶

• Oğuz Kasım (Kalkan) •

Sonbaharın serin rüzgarları evin kırık pencereleri ve yamuk duran kapısından içeriye doğru süzülüp, zaten soğuğu içeriye davet etmekten çekinmeyen küçük evimi iyice donduruyordu. Kesinlikle yaz sıcaklarına razı olacağım bir soğukluktu bu. Uyurken bile üzerimde eski bir mont ile duruyordum resmen.

Eski, ufak tefek görünmeyecek kısımlarında yırtık olan siyah şişme montumu düzeltip yerdeki iki katlı battaniyeyi, yorgan niyetine kullandığım üçüncü battaniyeyle beraber düzleyerek eğildiğim yerden kalktım.

Tamirhaneye geç kalmamak için sadece bir bardak su içip bir oda bir salonluk gecekondudan çıktım. Bahçenin içinde çıkan yabani otları umursamadan ezip bahçeden de çıktım.

Sokağın sonunda işlek bir alanda olan tamirhanede, Yusuf abinin yanında çalışıyordum bir yıldır.

Allah büyüktür ki Yusuf abinin şimdiye kadar bende olan emeği çok büyüktü. Yetimhaneden çıktıktan sonra ilk tanıştığımızda beni başıboş bir serseri olarak görmüş, işe almakta zorluk çekmişti. Aldığında bile bir süre soğuk durmuştu bana karşı. Fakat bir gün, canı sıkkın olduğu bir zamanda oturup çay içerken ikimizde hayatlarımızı sermiştik ortaya.

İşte o zaman tam olarak bir abi olmuştu bana. İlk ayımdan bana para konusunda yardım etmiş ve şu an kaldığım gecekondunun sahibiyle anlaşıp, beni oraya yerleştirmişti.

Her ne kadar gecekondunun sahibi sürekli içip kapıma dayansa da en azından kafamı sokacak bir alanım vardı. Buna da şükürler olsun.

Eve yerleşmem üzerine Yusuf abiyle çalışmaya devam etmiş, aldığım maaşın yarısını ev sahibine verirken yarısını da yiyecek-içeceğe verip kalanları biriktire biriktire faturaları ödüyordum.

Sokağın sonuna gidene kadar bir elim cebimdeki küçük çakının üzerinde duruyordu. Ne olur ne olmazdı sonuçta.

Tamirhaneye geldiğimde Yusuf abinin benden önce gelip açtığını fark ettim. Elimde olmadan gülümsemiştim. "günaydın abi" içeri geçip dükkanın içindeki iki kapıdan hazırlanma odasına geçtim. Üzerimdeki montu çıkarıp askıya asarak dolaba koyduğum turuncu tulumu giydim.

Odadan çıktığımda Yusuf abi de elindeki kahvaltı tepsisini tamir malzemelerinin olduğu duvarın biraz ilerisindeki masaya koyuyordu. Yanına gidip tepsidekileri çıkarmasına yardım ettiğimde gülümsemişti.

"Sana da günaydın, serseri. Hadi kahvaltıyı yapalım da işe başlayalım. Öğlene kadar yetiştirmemiz gereken bir araba var." ikimizde masaya oturup hızlı hızlı atıştırırken Yusuf abi de tamir edeceğimiz arabanın sorunlarını anlatmaya başlamıştı.

KIRIK ZİNCİRLER | Aile |Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin