Geçmiş yıllarda yaşanan bir kaza sonucu bir aile parçalanmış, içlerinden bazıları vefat ederken bazıları da hasarlarla kazayı atlatmıştır. Fakat tek sorun, ailenin ebeveynlerin vefat etmesi ile tüm kardeşler farklı farklı yetimhanelere verilmiştir.
...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Bazen insanın son sandığı şey aslında başlangıçtır."
Bölüm için önermek istediğiniz bir şarkı var mı?
🎶
• Göktuğ Kalkan •
Sonbaharın gelişiyle havalar soğumaya başlamıştı. Her zaman olduğu gibi yağmurlar tüm bereketiyle yağıyordu. Yazdan kalma canlı ve parlak yapraklar yavaş yavaş kuru bir hâle geliyor, kısmen ölüyorlardı. Önceden yumuşak ve kaygan olan yapraklar şimdi çıtır çıtırdı. Her dokunuşta parçalanıyorlardı. Ağaçların dallarından aşağıya doğru süzülüyorlardı. Rüzgarlar ile karıştığı zaman, dışarıdaki insanların üzerine konfeti gibi dökülüyorlardı.
Normalde soğuk havaları sevmezdim. Yağmurlar beni her ıslattığında rahatsız olurdum. Fakat aşırı sıcakları da sevmezdim. En iyisi, bahar mevsimiydi.
Daha fazla camdan içeri süzülen soğuk rüzgara dayanamayıp oturduğum yerden ayaklandım. Odanın içindeki tek açık duran camı da kapatıp uyuşuk adımlarla kalktığım koltuğa geçtim.
Kalkmam gerekiyordu. Önce şirkete geçmem, ardından da daha yeni yerini tespit edebildiğim kardeşim Selim'in koruyucu ailesi ile görüşmeye gitmem gerekiyordu. Fakat o kadar yorgundum ki...
Bu yorgunluk fiziksel değildi. Ruhsaldı. 11 yıldır ailemden uzak olmak, onları reşit olduğumda bile yanıma alamayıp hepsini yeni yeni bulmaya başlamam çok yoruyordu. Hepsini o kadar iyi hatırlıyordum ki... Çok güzel anılarımız vardı bizim. Çok güzel ve eğlenceli bir ailemiz vardı.
O kaza anında orada değildim. Bu yüzden nasıl bir acı olduğunu kardeşlerim, annem ve babam kadar ağır yaşayamazdım maalesef. O kazadan sonra olanlar olmuştu. Bir yuva yıkılmış, parçalanmıştı.
Daha fazla oturup vakit kaybetmek istemiyordum. Uzun yıllar geç kalmış olabilirdim ama daha fazlasına gerek yoktu. Koltuktan kalkıp çalışma masamın yanındaki askılıktan siyah kabanımı aldım. Masanın üzerinden telefonumu da alıp çalışma odasından çıktım. Yatak odam ve kardeşlerim için hazırlattığım koridorun sonuna ilerlemeye başladığım sırada, telefonum çalmaya başlamıştı.
Kumaş pantolonumun cebinden çıkardığım telefonu göz hizama getirdim. Arayan kişi sağ kolum Eymen'di. Zamanında amcamın zoruyla geçtiğim koltukta yanımda olup, bana destek olan birisiydi.
"Efendim, Eymen?"
"Abi Oğuz'un çalıştığı yerin konumuna ulaştım. Öğrendiğime göre üniversiteye gitmeyip, bir tamirhanede çalışıyormuş." adımlarım duraksamış, donup kalmıştım. Oğuz her zaman yaramaz bir çocuktu ve okula gitmek istemiyordu. Fakat asla büyüdüğünde de okula gitmeyecek olduğunu düşünmezdim.