Merhaba🤍
~
Geç kalıyordum. Mahkemenin başlamasına on dakika vardı. Yetişmek üzereydim ancak saatler öncesinden onların yanında olmam gerekiyordu. Koridorun başına geldiğimde üç adamın sandalyede Okan Bey'in de onların önünde volta attığını gördüm. Topuklu ayakkabılarımı aldırmadan yanlarına koşarak ilerledim, "Geç kaldım, beklediğiniz için teşekkürler."
"Sorun değil Alev Hanım. Umarım mahkeme sonrası da her şey güzel olacak."
"Hiç merak etmeyin. Sırtınızı yaslayıp izleyin." dedim.
"Avukat Hanım?!" duyduğ Savcının sesiyle derin bir nefes aldım. Kendimi asacaktım artık.
Güldüm, "Sayın Savcım şeref verd-"
"Sen mi yaptın?"
Kaşlarımı çattım, "Anlamadım?"
"Sen mi yaptın?" maalesef ki dosyanın Savcısı bu kaçıktı. İstanbul'daki tek Savcı sanki buydu da sürekli bana denk geliyordu.
Sırtımı dikleştirdim, "Özneli konuşursanız Sayın Savcım neyi yapıp yapmadığımı izah ederim."
Sinirlenmişti. Pek de umrumda değildi, beni sürekli kaşıyıp duruyordu, "Kamera kayıtlarını sen mi sildin?"
Kaşlarımı çattım, "Kamera kayıtları mı var?" oturanlara döndüm. Dikkatle beni izliyorlardı, "Kameralara mı yakalandınız?" Savcıya döndüm, "Neler var görüntü de?"
Sinirle gülerek dibime girdi ve işaret parmağını bana doğru savurdu, "Canımı sıkıyorsun Alev."
Ona inat ben de ona doğru bir adım attım. İşaret parmağı göğsüme değiyordu, "Benim yaptığıma dair bir kanıtınız var mı Sayın Savcım?"
"Yok ama yaptığına adım kadar eminim."
"Elinizde bir kanıt yoksa şu an neyden bahsediyoruz o zaman? Bir dedikodudan mı? Kendinize gelin lütfen Savcım, elinizde bir delil olmadığı sürece bir bitkiye bile iftira atamayacağınızı okuduğumuz hukuk fakültelerinde öğretiyorlar," adlarımızın anons edilmesiyle geriye doğru bir adım attım, "Lütfen bu kızgın performansınızı bana içeride de gösterin Savcım," onlara döndüm, "Okan Bey, Barış, Yunus ve Berkan lütfen içeriye geçin."
Tam tamına kırk yedi dakika sonra içeriden çıkmıştık. Gülümseyerek onlara döndüm, "Ne kadar teşekkür etsek az Alev Hanım." dedi Barış.
"Görevimi yaptım."
"Ücret için size kahve ısmarlamak isterim Alev Hanım." dedi Okan Bey.
Kolumdaki saate baktım. Başka bir müvekkille görüşmeye gitmem gerekiyordu. Çantamın dibinde karvizitimi buldum, "Acelesi yok Okan Bey ancak, şu an acil bir yere yetişmem gerekiyor o yüzden kusura bakmayın. Ancak beni buradan arayabilirsiniz," gayri ihtiyari elimi yanımdaki adam Barış'ın omzuna koymuştum, "Geçmiş olsun tekrardan, iyi günler."
~
"Tek celsede bitirdim valla davayı." elimdeki köfte ekmekten kocaman bir ısırık aldım.
Ayranından içti Mert, "Dövülen adama noldu?"
"Yoğun bakımdan çıktı sabah. Yüklü bir miktar para ödeyecekler ayrıca lisede okuyan bir kızı varmış onun üniversite burslarını karşılayacaklar."
"E çok kolay bitmiş bu duruşma."
Gülerek acı biberlerden attım ağzıma, "Avukatları bendim kanka! Lütfen bir daha duymamış olayım."
"Yalnız yakından çok yakışıklı değiller mi?"
Sadece tek birini beğenmiştim. Onunla da ihtimal bile vermiyordum. O kimdi ben kimdim?
"Dikkatli bakmadım."
Alayla güldü, "Yalanını sikim! Tüm genç kızlar gibi Barış Alper'e dibin düşmedi mi yani?!"
Tüm kızların mı aşkıydı?
"Mert, saçmalıyorsun. O, onlar benim müvekkilim."
"Doğru, Alev ve katı kuralları."
Güldüm, "Bunlar sadece benim kuralım değil hatırlatırım."
Yalan. Ben kurallara uymaktan nefret ederdim. Kurallarım yoktu ve böyle yaşamaktan da gurur duyardım.
Çalan telefon ile ağzımdaki lokmayı aceleyle yuttum. Kayıtlı değildi, "Buyrun, Avukat Alev Ersanlan."
"Alev Hanım, Okan Bey ben. Nasılsınız?"
"İyiyim Okan Bey siz nasılsınız?"
"Bu saatte rahatsız etmiyorum değil mi?" arkadan bir sürü erkek sesi geliyordu.
"Yok buyrun. Dinliyorum." peçeteyle ağzımı sildim.
"Yarın sabahtan boş musunuz acaba?"
Çantamdan defterimi bir hışımla çıkardım ve yarın sabahtan programıma baktım, "Boşum buyrun?"
"Sana konum atsan sabahtan gelebilir misin?"
"Tabii Okan Bey."
"Tamamdır teşekürler Alev Hanım. İyi akşamlar." dedi ve telefonu kapattı.
~
Arabadan indiğimde geldiğim konuma baktım. Stadyumun konumunu atmıştı bana.
"Alev Hanım?" sese döndüm. Gördüğüm kişiyle dudaklarıma içten bir gülümseme ekledim. Bordo kabanıma sarıldım ve onu süzdüm. Gri eşofmanı ve üzerinde siyah montuyla bana bakıyordu.
"Hanımı atalım lütfen."
"Pekala. Günaydın Alev." dedi Barış.
"Günaydın. Antrenmana mı?"
İkimizde birbirimize adım atarak karşı karşıya geldik. Benden fazlasıyla uzundu. Ayağımda olan topuklu botlarımla ona yetişemiyordum bile. Çenesine geliyordum. Sahi boyu kaçtı bu adamın?
"Evet, senin burada ne işin var?"
"Okan Bey konuşmak istedi. O yüzden geldim."
Gülümsedi. Yakışıyordu gülmek, "O zaman ben sana yolu göstereyim."
"Zahmet vermek istemem." gülüşü solmuştu aniden.
"Aynı yere gidiyoruz ne zahmeti."
İçeriye doğru adımladık, "Hakkında bir şey okumuştum ama tam aksisin."
Bana döndü, üstten baktı ve önümüzdeki kapıyı açtı, "Beni korkuttun şu an. Neymiş o okuduğun şey?"
Güldüm. Ama bir şey demedim. Çünkü Okan Bey'i görüyordum ve biraz daha meraklanmasını istiyordum. Yürümeyi bırakarak bedenimi ona döndürdüm, "Azıcık meraktan zarar gelmez değil mi? Şimdi müsaadenle." cevabını beklemeden yanından ayrıldım. Bakışlarını sırtımda hissediyordum. Bilerek cevap vermemiştim çünkü ilk karşılaşmamız olmayacağını biliyordum. Buna adım kadar emindim.
YOU ARE READING
Touched • Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Kızım senin benim aklımla zorun mu var?" "Var ulan var! Senin aklınla zorum var! İşim gücüm yok ya benim zaten senin aklınla zorum var!"