•Special 3•

1.5K 136 177
                                    

5681 kelime Allah'da bereket versin✋

~


17 Eylül Salı, Galatasaray-Gaziantep maçı;

Otoparka arabamı park ettikten sonra sakince arabadan inerek ezbere bildiğim yolu takip ettim. Barış'ın ısrarı üzerine maça gelmiştim, hem de tüm işlerimi Kerem'e devrederek.

"Alev!" arkamdan gelen ise topuklularımın üzerinde dönerek bana seslenen kişiye baktım. Kat'di. Ve kucağında çocuğu vardı. Barış'ın sürekli bahsettiği Ciro'ydu.

"Kat, naber?"

Yanıma geldi ve hızlıca sarıldı, "İyiyim de iki dakika Ciro'ya sahip çıkabilir misin? Tuvalate gitmem gerekiyor."

Cevap bile vermemi beklemeden kucağıma çocuğu bırakarak koştura koştura ilerledi. Bana dikkatle bakan çocuğa döndüm, "Şaka yapıyor olmalı annen di mi?"

"Şakay!" derken gülümsedi yavaşça.

"Alıştırma yapıyoruz galiba?" duyduğum ve fazlasıyla tanıdık olan ses ile gözlerimi devirdim. Yanıma doğru gelmiş kolunu omzuma atmıştı. Omzumdaki kolu ile çocuğa yetişti, Ciro'nun saçlarını okşadı.

"Ne alıştırması saçmalama." dedim hızlıca.

"Yalnız baya yakıştı kucağına," demesine kalmadan hırkasının cebinden telefonunu çıkardı ve üçümüzü de kadraja alacak şekilde fotoğraf çekti. Fotoğrafa tıklayarak büyük bir gurula bize baktı, "Bak yakıştı."

"Ay napıcam ben bununla?" dedim yüzümü buruşturarak. Tepkisi ise sadece kafamdan öpmek olmuştu.

"Barış!" kucağımdaki Ciro, Barış'a doğru gülerek kollarını uzatmasıyla saniyesinde onu kucağına aldı.

"Aslan parçası gel bakalım," derken yanağından öptü, "Çocuk alt tarafı yavrum. Ne yapabilirsin? İki güzel şeyle tavlanıyorlar zaten," durdu ve dik dik Ciro'ya baktı, "Neden sana bakıyor dik dik?" demesiyle çocuğa döndüm ve gerçekten tüm dikkatiyle beni izliyoru.

Omuz silktim, "Bilmem, bir şey dikkatini çekmıştir." dediğimi umursamadan boşta olan kolunu omzuma atarak beni kendisine çekti.

"Kat ile mi oturacaksın?"

"Aynen, öyle anlaştık," ileriye uzanıp yanağından öptüm. Sakallarının dudaklarımı kaşındırması bile umrumda değildi, "Gol atacak mısın?" dedim.

Serseri gibi sırıttı ve bana üstten güzelce baktı, "Atayım mı?" dedi yavaşça.

"At. Boşuna gelmiş olmayayım, sahada bana varlığını belli et." dememle şakağımdan öpmüştü.

"Çok güzel edeceğim, sadece izle," bu sefer dudağıma minik bir öpücük kondurdu. Ancak öpücüğün derinleşmesini engelleyen şey Ciro'nun elleriydi. Barış'ın yanağına vurmuştu, "Hayırdır?" dedi küçücük çocuğa. Kolunu benden çekerek iki elle kucağındaki Ciro'yu tuttu ve havaya kaldırarak yüzünü karnına gömdü. Ciro'da bu hareketle koridoru inletecek şekilde gülmeye başladı.

Nefessiz kalmaya başlaması ile elimi Barış'ın koluna sardım, "Yavaş, nefes alsın çocuk." derken ben de bu hallerine gülüyordum.

Harika biriydi ve harika bir baba olacaktı.

Son bir kere daha göbeğinden öptü, "Bana bak velet manitamı öperken bana müdahale etme bir daha."

"Çocuğun türkçe bilmediğine yemin edebilirim." diye mırıldandım.

Touched • Barış Alper YılmazWhere stories live. Discover now