8

1.7K 89 49
                                    

Arabayı Metin Oktay tesislerinin otoparkına park ederek içeriye girdim. Okan Bey tekrar görüşmek istediğini söyleyince ona uygun bir randevu saati oluşturmuş tam saatinde gelmiştim. Barış'a da geleceğimi haber vermiştim. Ancak saat kaçta geleceğimi söylememiştim. Sürpriz olacaktı.

Koridorda yürürken duyduğum bir kaç konuşma adımlarımı durdurdum.

"Beni neden anlamıyorsun Barış?! Ya ben senin için terk ettim sevgilimi!" ağlayarak bağırıyordu.

"Bak Sevilay sana kaç kere dedim arkadaşımdan daha fazlası değilsin! Bunu anla artık sok şu kafana!" Barış da hiç sakin değildi.

Ayrıca Sevilay mı? Gecenin bir yarısı sevgilime gülücükler içinde mesaj atan kadın değil miydi bu? Evet oydu.

"Ya nasıl arkadaştan daha fazlası değil! Kaç gece evime gelerek beni altında inlettiğini unuttun mu? Yapma bunu Barış." yalvarır gibi konuşuyordu. Sinirle gülmeden edemedim. Beyefendinin iş etiği beni şaşırtmıştı. Çalıştığı yerdeki her kadını böyle altına alarak inletiyor muydu?

Barış'dan bir süre ses çıkmamıştı, "Bak bu çok öncedendi tamam mı? Bunu kazı aklına. Başka biri var hayatımda."

"Bir aydır bu yüzden mi benden uzaksın?" birkaç adım sesi duydum, "Sahi benim sana hissettirdiklerimi hissettirebiliyor mu sana? Benim gibi öpüyor mu? O güzel sıcak tenine benim dokunduğum gibi dokunabiliyor mu? Seni inletebiliyor mu Barış? Ona da bana davrandığın gibi sert mi davranıyorsun yoksa kıyamadığın için yu-"

"Kes sesini! Rahat bırak beni tamam mı?" dedi Barış. O kadar yüksek sesle bağırmıştı ki güldüm. Manyaktı. Birinin duyabileceğinden de korkmuyordu.

Sevilay'ın güldüğünü duydum, "Doğru cevabı sende kabul etmiyorsun değil mi? Kimse benim sana hissettirdiklerimi hissettiremez Barış! Anla bunu! Boşver o orospuyu gel beraber olalım. Yalvarırım."

Orospu?

İçeriden bir ses geldi. Büyük ihtimalle Barış bir yerleri yıkmıştı, "Düzgün konuş hayatını kaydırmayayım Sevilay." dedi.

Daha fazla dayanamayacaktım. Kimse bana hakaret edemezdi. Bu kadar arsızlığı da kaldıramazdım. Bedenimi dikleştirerek aniden yarım açık olan kapıyı sertçe ittirdim. Kapı duvara çarpmıştı. İkisinin de bakışları bana döndü. Ben de gülerek onlara baktım, "Bir erkek için hemcinsini aşağılayan kadınlara her zaman acımışımdır biliyor musunuz? Neden diye sorucaksın şimdi," bana sorgulayan gözlerle bakan Sevilay'a baktım, "Hayatında bir boku becerememiş insanlar yapar bunu biliyor musun sadece? Tek becerisi bir erkeği elde etmektir hatta. Bedenini kullanarak. Ama sana benden bir tavsiye, kadın tavsiyesi. Bacaklarının arasındakinin beyninin önüne geçmesine izin verirsen her zaman ikinci düzey insan olarak yaşarsın. Bunu da kimse istemez değil mi? İkinci seçenek olmak yakar inan bana."

"Sende kimsin?" dedi gerginlikle. Aslında kim olduğumu gayet iyi anlamıştı.

Gülerek ona baktım, "Bir dost." diyerek odadan çıktım.

"Alev!" arkamdan koştura koştura gelen Barış'ı umursamadım. Antrenman yaptıkları sahanın kapısının önüne gelince kolumdan tutmuştu, "Ne kadarını duydun?"

"İş ahlakına hayran kalacak kadar sevgilim," diyerek kolumu elinden kurtararak gördüğüm Okan Bey'in yanına ilerledim. Dehşet sinir olmuştum ve şimdi sinirime düşerek pişman olacağım bir cümle kurdum, "Okan Bey, avukatınız olmayı kabul ediyorum."

Barış'da yanımıza gelmişti. Asla takmadım onu, "Sevindim." diyen Okan Bey'e odaklıydım.
Her ne kadar sevinse de şaşkındı.

"Ama bazı şartlarım var."

Touched • Barış Alper YılmazWhere stories live. Discover now