Herkese merhaba, umarım beğenirsiniz❤
Çok teşekkürler~
Genç adam oturduğu bekleme yerinde daha çok yayıldı. Sıkılmıştı. Ancak pek yapacak bir şey yoktu. Gecenin bu saatinde karakolda beklemek kolay değildi. Avukatta bulamıyorlardı. En son takım avukatı Okan antrenörleriyle kavga edip çekip gidince hepsi orta da kalmıştı.
Karşıdan gelen adama baktı. Bileklerinde kelepçe ve yüzünde darp izleri vardı. Ancak adama detaylı olarak dikkat edemedi Barış. Komiserin odasından bir hışımla çıkan kadına tüm emniyet dönmüştü. Adam doğru koştu, o topuklular ile nasıl koşuyor diye düşünmeden edemedi Barış. Adamın yakasından tutar tutmaz sırtını duvarla birleştirdi. Yetmemişti öyle bir tokat atmıştı ki adam dengesini kaybederek yere düştü, "Senin belanı sikerim! Senin belanı sikerim! Kansız köpek! Gencecik bir kıza nasıl yaptın lan bunu! Hayalleri vardı, nasıl elinden aldın?!"
Komiser olduğunu düşündüğü kişi kadını omuzlarından tuttu, "Avukat Hanım? Lütfen durun, cezasını çekecek zaten."
Ancak kadın durmadı. Bu Barış'ın hoşuna gitmişti. Kadın haklıydı çünkü, "Yakandayım benim duydun mu?! Sana güneş gösterirsem en adi şerefsizim! İki tarafta da ensende olucam! Oruspu çocuğu!" polisler adamı zar zor kadının elinden aldığında arkadaşı antrenörlerine döndü.
"Okan abi? Bulduk galiba bir avukat?" dedi Berkan.
Abileri sadece kafasını sallayarak gülümsedi. Kanları donmuştu hepsinin, kim bilir adam ne yapmıştı?
Kadın derin bir nefes aldı. Yüzünü ovuşturdu, fazlasıyla yorgun olduğu belliydi. Ancak umursamadı kadın ve açılan gömleğinin yakasını düzeltti sadece. Genç kadın bekleyen beş adama doğru yürüdüğünde hepsi sandalye de dikleştiler.
"Sakin olman lazım." konuştu komiser. Kadın ise su sebilinden kendine su doldurdu. Güldü.
"Bana diyene bak! Kayıdı kapatarak adamı döven ben değildim."
Adam güldü, "Yalnız Alev iyi dövdüm ha! Günlerdir sinirimi bozuyordu şerefsiz köpek! Sakım Savcıya söyleme, keser beni".
Alev.
Barış aklından defalarca geçirdi bu ismi. Yakışıyordu bu kadına. Belliydi. Yakar geçerdi ortalığı, dik duruşundan belli ediyordu her şeyi.
İçtiği suyu çöpe attı kadın, "Başka bir şey yoksa gideceğim, yorgunum. Sabah görüşürüz. İyi nöbetler."
Komiser genç adamlara döndü. Onlara gülümsedi, "Sizi maalesef bu gece misafir etmek zorundayım. Ama ondan önce bir fotoğraf çekilebilir miyiz ya?"
Adamın isteğini yerine getirirken hepsi Okan abilerinin bu avukatı neden durdurmayıp gitmesine izin verdiğini anlamamışlardı.
Alev'den;
Sabah erkenden Mert komiserin aramalarından dolayı ofisim yerine emniyete gelmiştim. Avukata ihtiyaç vardı demişti ancak detaylardan bahsetmemişti.
Mertle beraber konuşa konuşa nezarete iniyorduk. Ünlü olduklarını söylemişti. Futbolcu olduklarını ancak sorun şuydu ki ben futbol izlemeyi sevmezdim. Bir elin parmağını geçmezdi bildiğim isimler o yüzden çok umrumda olmamıştı.
Parmaklıklar arasında gördüğüm dört kişiyle boğazımı temizledim. Üç müvekkil demek üç kat para demekti.
"Alev Hanım, koçları gelmeden iletişime geçmeyeceklerini söylediler."
Mert'e döndüm, "Koçları gelince gelseydik o zaman?" sorar gibi baktım suratına ancak beni bakışlarıyla uyarmıştı, pek umrumda değildi. Açtım ve kahvaltı etmemiştim ancak ona itiraz etmedim. Yalandan güldüm, "Peki komiserim o zaman bana bir karışık tost ve emniyetin iğrenç çayından getirir misiniz?"
Kafasını salladı ve çıktı. Dikkatlice bana bakıyorlardı, "Günaydın," dedim. Onların olduğu parmaklıkların önüne yan taraftaki masayı ve sandalyeyi çekerek karşılarına oturdum. Başlarını sallayarak günaydın demişlerdi. Acaba koskoca Milli Takım Futbolcularımız bu iğrenç yere düşmeyi nasıl başarmıştı? "Gerçekten konuşmayacak mısınız? Koçunuz mu ne gelene kadar?" sorar gibi baktım."Evet. Öyle istedi." dedi sarışın olan. Baştan aşağı süzdüm. Beğenmiştim.
Kafamı salladım, "Anlıyorum." çantamdan dosyalarımı ve kalemimi çıkartarak vakitten kazanmak için çalışmaya koyuldum. Keyiflerini öyle onları izleyerek geçiremezdim.
"Alev Hanım?" duyduğum tanıdık sesle ağlamak istemiştim. Gerçekten bana neden hep bu gıcık Savcı denk geliyordu? Yerimden kalktım.
"Sayın Savcım? Size de günaydın."
"Günaydın da bu adamın suratının hali ne? Mosmor her yeri, ne zaman oldu bu?"
Kaşlarımı çattım, "Hangi adam Savcım? Kadını öldüren mi? İnanır mısınız haberim yok. Kim yaptıysa bulduğunuz zaman benim yerime tebrik eder misiniz?"
"Avukat olarak olaylara objektif bakarım ben, benim tek derdim karşımdakini nasıl savunacağımı düşünmektir, diyen sen değil miydin?"
Sinirle kaşlarımı çattım, "Bildiğim hatta bildiğimiz kadarıyla adam müvekkilim değil. Ayrıca mesleğime saygım var. İnsan savunuyorum, canileri değil," elimle parmaklıkların arkasındaki beyefendileri gösterdim, "Şimdi müsaadenizle müvekkilerimle bir görüşmedeyim." Bir şey demeden çıktı geldi. Önümdeki adamlara bakmadan dosya işime geri döndüm. Dakikalar geçmişti, tostumu ve ikinci çayımı içmiştim.
"Geç kaldım kusura bakmayın" gelen adamla beraner ayağa kalktım. Elini bana uzattı, "Okan Buruk ben. Antrenörleriyim."
"Alev Eraslan. Tanışma faslını hızlı geçerek olayı öğrenebilir miyim? Yetişmem gereken bir duruşma var."
Okan Bey'in gelmesiyle hepsi bülbül gibi konuşmaya başlamıştı. Konuşmaları bittikten sonra elimdeki kalemi ve kağıdı bıraktım, "Bu kavgaya karıştığınız barın adı ne?"
"Neden ki?" adının Berkan olduğunu öğrendiğim kişi.
"Barın kamerası hepsini çekti mi diye Savcıdan önce görmem lazım. Sadece sizin dövdüğünüz kısım mı var yoksa adamın yanındaki kadına sarkıntılık edip sizi kışkırttığı görüntüler de çıkmış mı diye bakacağım ki sizi bu lanet yerden kolayca çıkartabileyim."
"Buddy Pub." dedi Barış. Çantamdan telefonumu alarak ofis ortağım aynı zamanda yakın arkadaşım olan Kerem'i aradım. Direkt açmıştı.
"Alo Kerem uzatmayacağım acil çünkü. Sana atacağım konuma giderek kamera görüntülerine bakmanı istiyorum. Sonra onları bana at. Eğer istemediğim görüntüler çıkma ihtimaline karşın orada bekle onları silip yok etmeni isteyeceğim. Hadi fırla," hen konumu göndererek telefonu çantama koydum ve ayağa kalktım, "Görevli olan Savcıyla görüşüp geleceğim. Dua edin az önceki ruh hastası olmasın ki ifadelerinizi kolay verin sonra güzelce evinize gidin."
"Alev Hanım?"
"Okan Bey?"
Elini uzattı, "Ücreti konuşmadık?" dedi sakince.
İçtenlikle güldüm, "Sonra hallederiz acelesi yok Okan Bey. İlk önce sizin çocukları çıkartalım da."
"Bir şey sorabilir miyim?" Barış olduğunu bildiğim bana bakıyordu. Fazla iyiydi. Müvekkilim hoşuma gidemezdi, kurallar vardı.
Kabanımı koluma attım, "Tabii ki."
"Bu olay duyulmasa?" sorar gibi bakarak güldü.
Ona karşılık ben de güldüm, "Yayın yasağı isteyeceğim merak etmeyin. Sorun çıkartacağını sanmıyorum Savcının."
Daha fazla bir şey demeden yukarıya çıktım ve elimden geldiğince olayları hızlıca halletmeye çalıştım.
YOU ARE READING
Touched • Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Kızım senin benim aklımla zorun mu var?" "Var ulan var! Senin aklınla zorum var! İşim gücüm yok ya benim zaten senin aklınla zorum var!"