10

2K 107 19
                                    

Hi🐸

~


Sakin bir şekilde önümdeki et ile oynuyordum. Bir davetteydim. Hem de Galatasaray davetinde. Barış ve Okan Hoca'nın ısrarları üzerine işlerimi bırakarak gelmiştim. Tek yaptığım konuşanları dinlemek ve gülümsemekti.

"Sıkıldın mı?" sağ tarafımda oturan Barış kulağıma doğru eğilerek sormuştu.

Ona güldüm ve omuzlarımızı birbirine değdirdim, "Hayır."

Aniden kahkaha atan ve ne hikmetse tam karşımıza oturan Sevilay'a döndü bakışlarımız. Bu kadın beni terapiye geri başlatacaktı, öyle kıl oluyordum.

Bakışları birden bana döndü, "Ee Alev seninle de çok tanışamadık. Nerede okudun?"

Ananın amında.

Seninle tanışmak isteyen yoktu ayrıca. Ben şahsen istemiyordum. Merak da etmiyordum.

Güldüm, "Alev? Alev Hanım dersek sevinirim Sevilay Hanım. Samimiyete gerek yok."

Boğazını temizledi, "Biz burada bir aile gibi olduğumuzdan öyle hitap ettim. Resmiyet yoktur bizde."

Ben aile ne demek bilmezdim. Ve hep bu resmiyet içinde büyümüştüm. Ayrıca haklıydı. Gerçekten aile gibiydiler yani eğer aile dedikleri böyle samimi ve sıcak bir ortamsa onlar aileydi. Ama ben o aileden olamazdım. Ne demek bilmiyordum çünkü. Benim için basit bir kelimeydi.

"Sizde yok, ben de var." diye açıkladım. Benimle iletişim halinde olmasını istemiyordum. Gerçekten sinirlerimi bozuyordu.

"Barış senin ayağın iyi mi?" diye sordu.

"İyi."

"Yarın sabah gel bakalım tekrardan." demesiyle gülerek etrafıma bakmaya başladım. Çoğu bakış bizdeydi. Ağzımı da açamıyordum çünkü kocaman restoranda yeterince dikkat çekiyorlardı.

Barış önündeki sudan bir yudum aldı, "İyi dedim. Gerek yok."

"Siz sevgili misiniz?" diye sordu bu sefer de.

Daha da gülümsedim. Biliyordum çünkü bu kadar gülümsemem onu rahatsız ediyordu. Onu dikkate almadığımın çok iyi farkındaydı, "Röportaj mı veriyoruz?"

"Sadece merak ettim."

Barış alttan bacağıma dokundu. Sakin ol demek ister gibi okşadı.

"Nerelisin Alev?" diye soran tanımadığım adama baktım. Barış hepsi ile tek tek tanıştırmıştı ama adlarını şu anlık ezberleyesim gelmemişti.

"İzmir."

"Ailenle mi yaşıyorsun?" Sevilay'ın ani sorusuyla elimdeki çatal bıçağı sertçe masaya bıraktım. Barış ise ağzını açıp birilerini susturmak yerine tek yaptığı alttan bacağımı okşayarak sakinleşmemi düşünmesiydi.

Sandalyemi geriye ittirerek ayağa kalktım, "Tuvalete gitsem iyi olacak." Barış'ın meraklı ve Sevilay'ın alaylı bakışlarını arkamda bırakarak kendimi tuvalete attım.

Elimi yüzümü yıkayarak sakinleşmek adına derin derin nefesler alıyordum. Ancak bu bile yarıda kesilmişti çünkü tuvalette bile beni rahat bırakmamak adına gelmişti.

Sevilay kollarını önünde bağladı, "Çabuk pes etmezsin sanıyordum." dedi. Yüzündeki ukala gülüşü ayarlarımı bozmaya yeterdi.

"Anlamadım?"

Biraz daha bana doğru yaklaştı. Benden bi hayli kısaydı. Üstelik ayağında topuklulara rağmen.

"Barış'ı kazanma yolunda hızlı pes ettin."

Touched • Barış Alper YılmazWhere stories live. Discover now