7

1.9K 96 36
                                    

Selamlar✋





~






"Ne demek sevgilisiniz lan!" Mert'in odasında oturmuş türk kahvemi içerken ona durum kritiği yapıyordum.

Kafamla onayladım önce, "Valla. Ünlü bir sevgilim var."

"Allah'ım en yakın arkadaşımın futbolcu sevgilisi var! Ne zaman tanıştıracaksın bizi?" heyecanlı heyecanlı konuşması beni güldürüyordu.

"Ne zaman istersin?"

"Hemen!" diye bağırdı. Bir kahkaha patlattım, "Nasıl öpüşüyor?" aniden sordu.

"Mert!" alt dudağımı dişleyerek onu uyardım.

"Ya ne? Her şeyi merak ediyorum. Fanıyım kızım!"

"Barış'dan hoşlandığını düşünmeye başlayacağım şu an."

Sırtını sandalyesine yasladı, "Valla gelse 'Ben Alev'den ayrılıcağım senden hoşlanıyorum' dese senin yüzüne bakmam."

Şokla ona baktım, "Oha!" diyerek gülüşümü gizlemeden konuştum. Tam o sırada kapı açılmıştı. Hakan Savcı odaya birden girmişti.

"Sohbetiniz bol olsun. Çekirdeğiniz eksik." diye iğneleyici bir ses tonuyla söylendi. Sahi ben bu adama o kadar yıl nasıl katlanmıştım? Aşk işte ota da konuyordu boka da. Bazı gençlik hatalarım mevcuttu çok şükür.

"Hoş geldiniz Sayın Savcım." dedi Mert yerinde doğrulurken.

Hakan Savcı tam karşıma oturmuştu, "Sohbeti bu kadar koyu yapan nedir?"

Boğazımı temizledim, "Kişisel hayatlarımızı bu kadar merak etmenize sebep olan nedir Savcım?" bu sırada ayağa kalkmış kabanımı ve çantamı almıştım.

Alayla gülerek beni baştan aşağı süzdü, "Topçu sevgiline selam söyle. Şimdiden terapi parasını bir köşeye koysun."

Mert'e döndüm, "Görüyor musun komiser? Sevgiyi layığı ile kullanamayan adamların beş paralık cümlelerini görüyor musun?" Savcıya döndüm, "Önceden de sizi uyardığım gibi Sayın Savcım, kişisel hayata değinen en ufak bir cümle bile kurmayın bana. Diğer avukatlar ile nasılsanız benimle de öyle olmak zorundasınız. Kolay gelsin size." odadan çıkarak adliyeye gitmek için koşar adımlarla arabama doğru yürüdüm.

Gün sonuna kadar adliyede vakit öldürdükten sonra Barış'ın arabasına gitmek için çıkış yaptım. Arkadaşları ile onun evinde kahve içeceğini söylemiş benimde gelmemi istemişti. Baştan kendisine itiraz etsem de kazanan o olmuştu. İnadını kıramamıştım. Meşhur Karadeniz damarı tutmuştu.

Onun arabasını görür görmez koşarak sağ koltuğa oturmamla bakışlarını bana döndürdü. Telefonla konuşuyordu.

"Evet anne kavonozla gönderdiğin yemekleri sürekli yiyorum."

"..."

"Evet anne," kafasını koltuğa yasladı ve bana çevirdi bakışlarını, sırıtarak bakıyordu. Sağ elini eteğimden açılan çıplak bacağıma koymuştu. Yüzüm ve boynum dışında ilk defa başka bir yerim onun bu temasıyla tanışıyordu. Temasına tepki vermeden sadece onu izliyordum. Elimi elinin üzerine koyarak okşadım, "Bilmiyorum annem, izin zamanım olunca ben sana haber ederim. Zaten direkt soluğu orada alıyorum biliyorsun."

"..."

Eli bacağımı sıktı, "Tamam görüşürüz, selam söyle herkese," telefonu kapattıktan sonra bana döndü, "Yavrum kusura bakma ya!" ileriye atılarak aniden dudaklarıma hızlı bir öpücük kondurdu.

Touched • Barış Alper YılmazWhere stories live. Discover now