Sabahın köründe uyanmış, asla dün gece ikimizde köpekler gibi içmemişiz gibi Barış'ın evinin arkasındaki ormanda koşuya çıkmıştık. Ve yıllar sonra spor yapan ben birazdan kendimi yerlere atacaktım. Ancak yanımdaki beyefendiye o kadar sinirliydim ki bu sinirle Roma'yı bile yakardım.
"Alev!" adımın seslenilmesi ile olduğum yerde durarak ellerimi dizlerime koydum ve derin nefesler almaya başladım.
"Ne oldu?" dedim asla kafamı kaldırmadan. Çünkü felaket yorulmuştum ve midem bulanıyordu.
Ağzından bir nefes verdi, "Neyin var?" dedi aniden.
Kafamı kaldırarak güldüm ve at kuyruğu olan saçımı düzelttim, "Bilmem gereken bir şey var mı Barış? Varsa söyle." dedim.
Kaşlarını çattı ve biraz suratımda gezindi gözleri, "Yok?" dedi sorar gibi. Ama sesindeki ton kendinden bile emin değildi. Beni de kandırabileceğini zannediyordu.
"Yok?" kaşlarım havalandı.
"Yok." dedi kafasını iki yana sallarken.
Alt dudağımı ısırırken ellerimi belime koydum ve gökyüzüne kaldırdım kafamı. Kocaman ağaçlardan hava görünmüyordu. Fazla oksijenden ise beynim sulanmaya başlıyordu. Alışık değildim ben bu temiz hava olaylarına.
"Tamam hadi devam. Sporuna ara verme." tam koşacağım anda eli kolumu hızla yakaladı ve dengemi sağlamak adına ellerimi omzuna koydum. Kollarını belime sardı ve ellerini kalçamdan sarkıttı.
"Sporuma ara falan vemiyorum." diye bir açıklamada bulundu. Haklıydı vermiyordu. İstediği an spor yapabilirdi. Koskoca iki katlı ve bahçeli evinde kocaman bir oda da spor aletlerinin olduğu odası bile vardı. Yeri geliyor havalar güzel olduğu için havuz da bile yüzüyordu. Bahçeye mat atarak da yaptığı oluyordu.
Gözlerine bakmamaya çalışıyordum, "Hadi Barış, terimiz soğursa hasta oluruz." kendimi hafifçe geriye ittirmeye çalıştığımda kolları daha da sıkılaştı.
"Sorun ne yavrum?"
Derin bir nefes alarak sonunda ela gözlerine baktım, "Sana bir şey olup olmadığını sordum, hâlâ yalan söyleme peşindesin."
Kaşları çatıldı, "Ne yalanı? Alev açık açık söylesene! Ben böyle dolandırma laflara gelemem."
Güldüm, "Bu İlkin meselesi ne? Doğrusunu anlat. Zaten doğrusunu biliyorum da senden de duymak istiyorum."
Derin bir nefes alarak kollarını bedenimden çekti ve temasımızı kesti, "İlkin mi dedi?"
"Başka kim diyebilir amına koyayım?!" diye bağırdım birden.
"Ne dedi?"
"Barış sence ne dediğinin ne önemi var?! Sana diyorum ki açık açık bak mala anlatır gibi diyorum! İlkin ile ne oldu?" neyseki şehirden uzak ormanlık bir alandaydık.
Elini sinirle saçlarından geçirdi, "Benim açımdan bir şey olmadığı için anlatmaya gerek duymadım." dedi.
Alayla ona güldüm, "Anlatmaya gerek duymadın? Lan senin açından sorun olmasa bile bana anlatmak zorundaydın. Sana bin defa sordum İlkin ile ne oldu diye?! Ama bana sadece abartıyorsun diyip durdun. Al abartıyormuş muyum gördük?!"
Yüzünü avuçlayarak ovdu, "Ya bir sakin ol konuşalım."
Elimi ona savurdum, "Ayrıca onun o kutlama da ne işi vardı ki? Yırtık dondan çıkar gibi çıkıp duruyor ikidir karşıma," derin bir nefes aldım ama pek işe yaramamıştı, "Ya seninle bir ayrılayım dedim. Allah kahretmesin ki adının çıkmadığı tek kadın Derya kaldı! O da yetmedi geldin bana yalan söyledin! Ya ben neden elin kadınından gerçeği öğreniyorum!"
YOU ARE READING
Touched • Barış Alper Yılmaz
Fanfiction"Kızım senin benim aklımla zorun mu var?" "Var ulan var! Senin aklınla zorum var! İşim gücüm yok ya benim zaten senin aklınla zorum var!"