"Gölgen gibi adım adım Her solukta benim adımBen nasıl ki unutmadımSen de unutma beni, unutama beni"
ESMERAY
Görev sonrasında yaşadığımız o anın üzerinden birkaç hafta geçmişti. Aras'la olan ilişkimizi resmi bir adım atarak tüm arkadaşlarımızın önünde ilan ettikten sonra, hayat sanki bir anda hızlanmış gibiydi. Hem görevlerin getirdiği zorluklarla hem de birbirimize olan bağlılığımızın derinleşmesiyle zaman su gibi akıp gidiyordu.
Sabahın erken saatleriydi. Görev hazırlıkları için üsse gitmek üzereydim. Uyandığımda Aras'ın henüz uyanmamış olduğunu fark ettim. Yüzündeki huzur dolu ifade, bana her şeyin ne kadar doğru bir şekilde ilerlediğini hatırlattı. Onun yanında olmak, sabahları ilk onun yüzünü görmek, beni her seferinde yeniden heyecanlandırıyordu.
Aras, rüyasında gülümsüyordu. Yavaşça yanına yaklaştım ve saçlarını okşayarak uyandırmak istemeden yanına uzandım. Ancak uyanık olduğunu belli etmeden gözlerini hafifçe aralayıp bana bakmaya başladı.
"Erkencisin," dedi, sesi hala uykulu ama sevgi doluydu.
"Biliyorsun ki hazırlanmalıyız," dedim, ona gülümseyerek. "Ama birkaç dakika daha uyuyabilirsin. Zaten senden önce hazırlanmış olacağım."
Aras, hafifçe gülümseyip, "Seni izlemek, güne başlamak için güzel bir yol," dedi.
O anın sıcaklığı içimi ısıttı. Hazırlanmak için yataktan kalktım ve usulca giyinmeye başladım. Aras hala yatağın içinde beni izliyordu, gözlerinde huzur ve mutluluk vardı. Hazırlıklarımı tamamlarken, onun gözlerinin her hareketimi takip ettiğini hissettim.
Üsse gitmek için hazırdım. Yavaşça odadan çıkmak üzereyken, Aras birden arkamdan seslendi. "Nefes," dedi, sesi yumuşak ama derin bir ciddiyetle doluydu.
Döndüm ve ona baktım. Gözleri benimkilerle buluştuğunda, aramızdaki bağı daha da güçlendiğini hissettim. Bu, sadece bir aşk değildi; bu, birbirimize olan sarsılmaz güven ve bağlılığın simgesiydi.
"Beraber atacağımız her adımda, sana her zaman destek olacağıma söz veriyorum," dedi. "Ne olursa olsun, hep yanında olacağım."
O an gözlerim doldu. Aras'ın bu sözleri, ona olan sevgimi ve bağlılığımı daha da artırdı. Ona doğru birkaç adım attım ve kollarına sarıldım. "Ben de hep yanında olacağım, Aras. Beraber her zorluğun üstesinden geleceğiz."
Aras'ın sıcak kollarında birkaç dakika daha kaldıktan sonra, el ele üsse doğru yola çıktık. Yolda sessiz bir anlaşma vardı aramızda; ne olursa olsun, bu yolda birlikte yürüyecektik.
Üste vardığımızda, herkesin bakışları üzerimizdeydi. Bu bakışlar, bizi bir çift olarak kabul ettiklerinin ve bizim için mutlu olduklarının bir işaretiydi. Kerem, her zamanki şakacı tavrıyla yanımıza geldi ve "Bakın bakın, kahraman çiftimiz görev başında!" dedi, yüzünde geniş bir gülümsemeyle.
Sevgi ve Ayla da yanımıza gelerek bizi selamladı. "Bu görevden sonra küçük bir kutlama yapalım mı?" diye sordu Sevgi, gözlerinde heyecanla.
Aras ve ben birbirimize bakıp gülümsedik. "Neden olmasın?" dedi Aras. "Başarıyla tamamlayacağımız her görev, bizim için bir kutlama sebebi."
*
Hazırlıklar tamamlandığında, brifing odasında toplandık. Aras, her zamanki gibi sakin ama kararlıydı. Planı bir kez daha gözden geçirdik. Hafif teçhizat alacaktık; susturuculu tabancalar, bıçaklar, gece görüş gözlükleri ve radyo iletişim cihazları. Hız ve gizlilik, bu görevdeki en önemli unsurlardı.
Brifingin sonunda Aras gözlerimin içine bakarak, "Nefes, bu görevde hata yapma şansımız yok. Hepimizin birbirine güvenmesi gerekiyor," dedi. Gözlerimdeki kararlılığı görmüş olmalıydı, çünkü sözlerine bir güvenle devam etti. "Seninle yan yana savaşmak benim için bir ayrıcalık, unutma."
Kalbim hızla atıyordu. Onun bu sözleri, bana güç veriyordu. Onunla bu göreve gitmek, onun yanında olmak... Bunu başaracaktık, biliyordum.
Gece yarısı, karanlık çöktüğünde, sessizce yola koyulduk. Patikanın zorluğu, yolun karanlığı, hiçbir şey beni korkutmuyordu. Aras'ın varlığı, bana cesaret veriyordu. Onun hemen arkasında ilerlerken, her adımda onun güven verici varlığını hissediyordum. Kayalık bir patikadan ilerlerken, nefesimi kontrol altında tutmaya çalışıyordum. Düşman bölgesine sessizce sızmak zorundaydık. Bu yüzden her birimiz dikkatle ilerliyorduk.
Sonunda, düşman bölgesine ulaştık. Düşmanın konuşlandığı bölgeyi görünce, kalbim hızlandı. Radar istasyonu önümüzde duruyordu; birkaç yüz metre uzaklıktaydı ama o mesafe, ömrümün en uzun yürüyüşü gibi hissettirdi. Nöbetçilerin düzenli devriyeleri, bizi her an fark edebilecekleri korkusunu canlı tutuyordu.
Aras'ın el işaretleriyle pozisyon aldık. Kerem'le birlikte, radar istasyonuna sızma görevini üstlendik. Sevgi, güvenlik kameralarını devre dışı bırakacak, Ayla ise çıkış yolumuzu güvence altına alacaktı. Aras, hepimizi kontrol ediyordu; gözlerini bir an bile bizden ayırmıyordu.
Kerem ve ben, gölgelerden faydalanarak radar istasyonuna yaklaştık. Yüreğimdeki çarpıntıyı dizginlemeye çalışırken, her adımı dikkatle attım. Sevgi'nin elektronik cihazlarla kameraları devre dışı bırakmasını bekledik. O an, zamanı durdurabilmeyi diledim. Kerem, bir baş işaretiyle Sevgi'nin işini bitirdiğini bildirdi ve ikimiz de hızla içeri sızdık.
İçeri girdiğimizde, her şey daha da sessizleşti. Kalbimin atışını duyabileceğim bir sessizlik... Radar istasyonunun içinde, soğuk metalin ve elektronik cihazların verdiği bir ürperti vardı. Kerem'le göz göze geldik ve işimize odaklandık. Her adımda, her nefeste, Aras'ın bu göreve olan inancını hatırlattım kendime.
İçeri girdiğimizde, Kerem hızlıca cihazları kontrol etmeye başladı. Ben de etrafı gözlemleyerek, her şeyin yolunda olduğundan emin oldum. Bir an bile tereddüt etmememiz gerekiyordu. Zaman bizim aleyhimize işliyordu ve bir an önce bu işi bitirip oradan çıkmamız gerekiyordu.
Kerem, "Nefes, gerekli bilgileri alıyorum," dediğinde içimde bir rahatlama hissettim. Fakat bu rahatlama uzun sürmedi, çünkü tam o sırada dışarıdan gelen bir sesle irkildim. Bir nöbetçi, bize doğru yaklaşmıştı. Elim otomatik olarak tabancama gitti. Kerem, bakışlarıyla ne yapacağımı sordu. Sessizce ilerleyip nöbetçiyi etkisiz hale getirdim. Gözlerim bir anlığına kapandı, ama sonra görevde olduğumu hatırlayıp devam ettim.
Bilgiler alındığında, hızla dışarı çıktık. Sevgi, kameraları eski haline getirirken, Aras bizi uzaktan izliyordu. Onun güven verici bakışları, çıkış yolumuzu bulmamızı kolaylaştırdı. Ayla, çıkışı güvence altına almıştı ve hızla geri çekilmeye başladık.
Dönüş yolunda, kalbim hala hızla atıyordu ama başarmış olmanın verdiği bir rahatlama vardı. Görevin sonunda, Aras'la göz göze geldiğimde onun yüzündeki memnuniyeti görmek, tüm yorgunluğumu unutturdu.
Bu görev, bana bir kez daha ne kadar güçlü olduğumuzu, birlikte her şeyin üstesinden gelebileceğimizi gösterdi. Ve o an, Aras'ın yanında olmanın ne kadar özel olduğunu bir kez daha anladım. Biz bir takımdık, ama Aras'la olan bağımız, her şeyden öteydi.
O gece, geri dönüş yolunda, içimde bir kez daha Aras'a olan sevgi ve güveni hissederek, bir sonraki görev için hazırdım. Çünkü artık biliyordum; onunla yan yana olduğum sürece, hiçbir şey imkânsız değildi.
*
Görev sona erdiğinde, yorgun ama başarılı bir şekilde üsse geri döndük. Kerem, Sevgi ve Ayla ile küçük bir kutlama yaptık. Herkesin yüzünde zaferin ve mutluluğun izleri vardı.
Aras, gece boyunca yanımdaydı, bana sürekli destek oldu ve bu, aramızdaki bağı daha da güçlendirdi. O gece, Aras'la birlikte attığımız ilk adımın ne kadar doğru bir karar olduğunu bir kez daha anladım. Hayatımızın geri kalanını birlikte geçirmek için bir adım daha atmıştık ve bu adımlar, bizi daha da yakınlaştıracaktı.
O geceden sonra, Aras'la birlikte her günümüz, bir önceki günden daha özel ve anlamlı hale geldi. Birlikte geçirdiğimiz her an, gelecekteki mutlu günlerimizin bir teminatıydı. Ve bu yolculukta, onun "Nefes'i" olmaktan daha güzel bir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Zincirler
RomanceBir düşman askeri... Savaş sınırında bir öğretmen... Bir savaş alanında karşılaşan iki yabancı... Biri hayatta kalma içgüdüsüyle hareket eden bir düşman askeri, diğeri ise savaşın ortasında öğrencilerine umut aşılamaya çalışan bir öğretmen. Bu iki...