"Çocuğuz işte... Öyle de yaşıyoruz hayatı gerçekten, çiçek kadar narin... İnsanları şehir, şehri de insan gibi Ankara'mızda."
BİGE GÜVEN KIZILAY
Aras, Kerem, Sevgi ve Ayla ile birlikte, üsse döndüğümüz andan itibaren her şeyin yolunda olduğunu düşünmüştüm. Görevimizi başarıyla tamamlamıştık ve yorgun ama zaferin tadını çıkarıyorduk. Küçük bir kutlama bile yapmıştık; kahkahalarla, şakalarla dolu bir geceydi. Aras'ın yanımda oluşu, içimdeki huzuru ve mutluluğu daha da pekiştirmişti.
Ama sabahın erken saatlerinde, uyandığımda odanın soğukluğu dikkatimi çekti. Hava biraz olsun aydınlanmış, fakat içimde bir gariplik vardı. Tam o sırada, Aras'ın telefonu çaldı. Ses tonundan bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştım. Aras, telefona cevap verirken sesi bir anda ciddileşti. Gözleri bana bakarken, endişe ve kararlılık arasında gidip gelen bir ifadeye bürünmüştü.
Telefonu kapattıktan sonra, birkaç saniye durup derin bir nefes aldı. "Nefes'im," dedi, sesindeki yumuşaklık endişemi bir nebze olsun yatıştırdı ama içimdeki merak ve korku, daha da büyümüştü.
"Aras, ne oldu? Kim aradı?" diye sordum, kalbim hızla çarpıyordu.
Aras, birkaç saniye boyunca ne söyleyeceğini düşündü, sonra gözlerimin içine bakarak cevap verdi. "Askeriyeden aradılar. Bir tayinimiz çıktı."
Bu sözler, bir an için her şeyin durmasına neden oldu. "Tayin mi?" dedim, sesimdeki şaşkınlık ve karışıklık barizdi.
Aras başını salladı. "Evet, Ankara'ya tayinimiz çıktı. Oradan da Şırnak'a gönderileceğiz."
Kalbim bir anda hızla çarpmaya başladı. Ankara'dan Şırnak'a gitmek, hayatımızda büyük bir değişiklik anlamına geliyordu. Aklımda binbir düşünce dönerken, Aras'ın gözlerindeki kararlılığı gördüm. "Merak etme, birlikte olacağız," dedi, elimi tutarak. "Neresi olursa olsun, seninle olmak, benim için en önemli şey."
O an, onunla aynı hisleri paylaştığımı fark ettim. "Birlikteyiz, Aras. Neresi olursa olsun, seninle olacağım."
Aras, gözlerime bakıp hafifçe gülümsedi. "Nefes'im, hayatım, balım... Her şey seninle anlamlı. Bu yolculukta, seninle birlikte olacağım için mutluyum."
Tam o sırada, kapıdan Kerem'in sesi duyuldu. "Aras, Nefes, tayin haberini duydunuz mu? Ankara'ya gidiyoruz!" diye bağırdı. Sesinde hem bir heyecan hem de her zamanki gibi şaka dolu bir ton vardı.
Sevgi ve Ayla da kapıda belirdi. "Yeni maceralar bizi bekliyor," dedi Sevgi, gözlerinde bir ışıkla. Ayla ise gülümseyerek, "Bu tayinle birlikte çok şey değişecek ama biz yine de birlikteyiz."
Kerem, her zamanki gibi neşeli bir tavırla konuşmaya başladı. "Aras, Şırnak'ta bize sıkıcı görevler vermezler değil mi? Yoksa ben yine işin eğlencesini bulmak zorunda kalırım."
Aras, gülümseyerek başını salladı. "Merak etme, Kerem. Nerede olursak olalım, sen her zaman bizi güldürmenin bir yolunu bulursun."
Bu sözlerle birlikte, içimdeki tedirginlik yerini bir güven ve huzura bıraktı. Yeni bir başlangıçtı, ama biz birlikteydik. Aras'ın desteği, Sevgi ve Ayla'nın dostluğu, Kerem'in neşesi... Tayin haberini öğrendiğimiz o an, hepimizin bir arada olmasının, en büyük güç olduğunu bir kez daha anladım.
Böylece, yeni bir maceraya, birlikte çıkmak için hazırdık. Neresi olursa olsun, bu yolculukta birbirimize destek olacak ve birlikte başaracaktık.
*
Ankara'ya ayak bastığımızda, hepimizde hem bir heyecan hem de bir tedirginlik vardı. Şehir, bize yeni bir başlangıç sunuyordu ama aynı zamanda beklenmedik sürprizlerle dolu olabileceğini de hissettiriyordu. İlk gün, yeni görev yerimize alışmaya çalışırken, üstlerimizden biri bizi karşılamak için bir araya getirdi.
Toplantı odasına girdiğimizde, karşımızda sert bakışlı, kısa boylu ama oldukça kararlı bir duruşa sahip bir kadınla karşılaştık. Üzerindeki üniforma, ona fazlasıyla ciddiyet katıyordu. Odanın sessizliği, onun varlığıyla daha da yoğunlaşıyordu. Hemen ardından, tanıtılmak üzere olduğu belli olan bu kadının ismi duyuruldu: Kıdemli Astsubay Umay Yılmazer.
Aras, Sevgi, Ayla, Kerem ve ben, birbirimize bakarken, bu kadının üzerimizde nasıl bir etki yaratacağını merak ediyorduk. Umay Yılmazer, kısa bir süre bize göz gezdirdikten sonra soğuk bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Gördüğüm kadarıyla, yeni görev yerinizde fazla rahatlamışsınız. Bu rahatlık uzun sürmeyecek, çünkü disiplin, benim birinci önceliğimdir."
Sözlerindeki sertlik, odadaki havayı iyice gerdi. Aras, durumun ciddiyetini kavramış gibi başını hafifçe salladı ama bir şey söylemedi. Tam o sırada, Umay gözlerini Aras'a dikti ve sanki meydan okurcasına konuştu. "Demek Aras Bey... Sizi duymuştum. Burada eski kurallar geçerli değil. Bundan sonra her şey benim kontrolüm altında olacak."
Aras'ın gözlerindeki hafif bir şaşkınlık, yerini hızla toparlanmaya bıraktı. "Tabii ki, Kıdemli Astsubay Umay Hanım. Disipline önem veriyoruz," diye cevapladı, ama sesinde belirgin bir temkinlilik vardı.
Umay, Aras'ın bu sözlerinden memnun olmamış gibi bir bakış attı. "Öyle mi? Göreceğiz," dedi, sesi buz gibi soğuk.
Sonraki birkaç gün boyunca, Umay'ın ne kadar zor bir karakter olduğunu fark ettik. Asla yumuşamayan bir tavrı vardı ve sürekli olarak emirler yağdırıyordu. Her fırsatta bize sert ve aşağılayıcı bir tonla yaklaşıyor, en küçük hatada bile büyük tepkiler veriyordu. Özellikle de Aras'a karşı olan tutumu, hepimizin dikkatini çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Zincirler
RomanceBir düşman askeri... Savaş sınırında bir öğretmen... Bir savaş alanında karşılaşan iki yabancı... Biri hayatta kalma içgüdüsüyle hareket eden bir düşman askeri, diğeri ise savaşın ortasında öğrencilerine umut aşılamaya çalışan bir öğretmen. Bu iki...