"Sen yokken ne gece ne de gündüz,
Ne Ay var, ne tek bir yıldız.
Her yer karanlık ve ıssız,
Göremiyorum."
YÜZYÜZEYKEN KONUŞURUZ
Arabanın sessizliğinde ilerlerken, düşüncelerim adeta fırtınaya dönmüştü. Aras yanımda sürüşe odaklanmış, arada bir bana kaçamak bakışlar atıyordu. O kadar sinirlenmiştim ki sessiz kalmak zorunda hissettim. Birkaç dakika daha sessizce ilerledikten sonra, Aras hafif bir iç çekişle konuşmaya başladı.
"Bak Nefes, ne olduğunu bilmiyorum ama sana söz veriyorum, bu olayı en kısa sürede halledeceğiz. Sonra balayımıza kaldığımız yerden devam ederiz."
Kafamda dönüp duran düşünceler, her şeyi altüst edercesine beni yıpratıyordu. O kadar uzun zamandır bu balayı için heyecanla beklemiştik ki şimdi tüm planlarımız bir anda suya düşüyordu. İçimdeki öfke ve hayal kırıklığı daha da büyümeye başladı.
"Söz mü? Aras, neden her zaman bir şeyler yolunda gitmiyor? Neden her defasında askeriye, hayatımızın en güzel anlarına müdahale ediyor?" dedim. Sesimdeki kırılganlık, beni şaşırtacak kadar belirgindi.
Aras bir an sessiz kaldı, sonra derin bir nefes aldı. "Bilmiyorum," dedi. "Ama her ne olursa olsun, beraberiz. Bu durumu da aşarız."
Arabada ilerlemeye devam ederken, Aras'ın cep telefonu bir kez daha çaldı. Mesaj askeriye tarafından gönderilmişti. Açtım ve ekrandaki mesajı hızla okudum. İçinde bulunduğumuz bu karmaşa bir yana, mesajın içeriği oldukça ürperticiydi. Gözlerimi Aras'a çevirdim, nefesimi tutarak.
"Ne oldu?" dedi Aras, gözlerini benden ayırmadan.
"Daha kötü bir durum var," dedim, elimdeki telefonu ona göstererek. "Komutanlık bize bir görev daha vermiş... Ama bu sefer oldukça kişisel."
Aras'ın yüzü ciddileşti. "Ne demek kişisel?"
Mesajı ona uzattım. Okuduktan sonra, yüzü kasvetle doldu.
"Bizden... birilerini bulmamızı istiyorlar," dedi.
Kafamdaki sorular daha da büyüdü. "Birilerini mi? Kim?"
Aras, kaşlarını çatarak, "Sana söylemeyi unuttum," dedi yavaşça. "Ama bu kişisel. Çünkü bu sefer kayıp olan kişi... komutanın kızı."
Yüreğimde bir sıkışma hissettim. Planlarımızın daha da altüst olduğu yetmezmiş gibi, şimdi de bizi bekleyen daha büyük bir karanlık vardı.
Arabada derin bir sessizlik çökmüştü. Komutanın kızının kaybolduğu haberi ikimizi de sarsmıştı. Aras elleri direksiyonu daha sıkı kavradı, yüzündeki gerginlik her saniye biraz daha artıyordu. O an, içinde bulunduğumuz durumun basit bir görev olmadığını anladım. Bu, kişisel bir meseleydi. Askeri hiyerarşide, komutanın ailesine dair bir kayıp haberi her şeyin önüne geçerdi.
"Nefes, bu durum düşündüğümüzden daha karmaşık," dedi Aras, sesi titrek ve endişeliydi. "Komutanın kızı kaybolduğunda ortalıkta çok fazla spekülasyon vardı. Kimse açık açık bir şey söylemiyor ama birilerinin bunu planladığına dair söylentiler var."
Kaşlarımı çattım, kafamda parçaları birleştirmeye çalışıyordum. "Planlamış mı? Kimi kast ediyorsun? Bu bir kaçırılma vakası mı yoksa komutanın düşmanları mı var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Zincirler
RomanceBir düşman askeri... Savaş sınırında bir öğretmen... Bir savaş alanında karşılaşan iki yabancı... Biri hayatta kalma içgüdüsüyle hareket eden bir düşman askeri, diğeri ise savaşın ortasında öğrencilerine umut aşılamaya çalışan bir öğretmen. Bu iki...