"Bir yanım karanlık, bir yanımda Güneş
Ve tam ortasında yalnızım
Gündüzler sensiz, geceler sensiz
Ve ben hâlâ seni bekliyorum."
CEM ADRİAN
Adli tıp merkezinin soğuk havası, içimdeki öfkeyi dindirmiyordu. Her adımda Efil'in acısını hissediyordum. Zincir izleri, çiviler, işkence... Bu kelimeler beynimde yankılanıyordu. Bu işin peşini bırakmak istemiyordum, ama komutanın emri netti. Düşünmeden hareket edersek hata yaparız demişti. Ama ben daha ne kadar bekleyebilirdim? Bir an önce harekete geçmek, Efil'e bunu yapanı bulup cezasını vermek istiyordum. Hatta sadece ceza değil, intikam... Kalbimde kanayan bir yara gibiydi bu duygu.
Adalet... Bu kelimeyi o kadar çok tekrar ediyorum ki anlamını kaybetmiş gibi. Neydi adalet? Efil bu dünyadan acıyla ayrıldı, ona yapılanların bedelini kim ödeyecek? Kimin elleri titrerken, kimin gözleri bu acıyla kararır? Yoksa bu dünya böyle mi dönüyor? Güçlü olanın zayıfı ezdiği, kötülüğün cezasız kaldığı, çaresizlerin acılarının susturulduğu bir dünya mı bu? Hayır... Bunu kabul edemem.
Aras'ın derin nefes aldığını fark ettim. Yüzüme baktığında gözlerinde kararlılığı görebiliyordum. Benimle aynı şeyleri hissettiğini biliyordum, ama o daha temkinliydi. Sanki her an patlayacak bir volkanın önünde durup, taşların nereye düşeceğini hesaplayan bir mühendis gibiydi.
"Komutanla görüştükten sonra ne yapacağız?" dedi Aras, sesi her zamanki gibi kontrollüydü. Ama onun da içindeki fırtına, kelimelerine yansıyordu. "Karmen'den bilgi alacağız, ama sonrası... Sen ne düşünüyorsun?"
Bir an duraksadım. Ona söylemek istediğim şey çok daha karışıktı. Düşmanın kim olduğunu bilmeden elimizde sadece boş bir hırs kalmıştı.
"Düşman... Onu bulmak için her şeyi yapmalıyız," dedim sessizce. "Komutanın emri doğru olabilir. Ama bu kadar beklemek... Efil bunu hak etmiyor. Harekete geçmeliyiz, hem de hemen."
Aras başını salladı. "Haklısın. Ama acele edersek hata yaparız. Belki de düşman, aramızdadır. Komutanın hain teorisi mantıklı."
Bir süre sessiz kaldım. Kendi içimde boğulmuş gibiydim. Her adımda, Efil'in yüzünü görüyordum. O gülümseyen, neşeli kızı, hayat dolu arkadaşımı. Şimdi ise bedenini soğuk bir masada, işkence izleriyle yatarken düşünmek... içimi paramparça ediyordu. Düşmanın kim olduğunu bulmalıyız. Efil için...
O sırada Aras'ın telefonuna bir mesaj geldi. Mesajı hızlıca okudu, yüzü aniden karardı.
"Ne oldu?" diye sordum.
"Rus birlikleri sınırda yeniden hareketlenmiş," dedi, gözlerinde aniden parlayan bir öfkeyle. "Bunu bekliyorduk. Ama şimdi bu işkence olayıyla bağlantılı olabilir mi, bilmiyorum."
Bir an duraksadım. Bir şeyler zihnimin derinliklerinde birleşiyordu, ama tam anlamlandıramıyordum. "Rus birlikleri," diye fısıldadım. "Efil'e işkence edenler onlar olabilir mi?"
Aras, ellerini cebine soktu, gözlerini bana dikti. "Bilmiyorum. Ama aklıma gelen bir şey var. Rus birliklerinin komutanı, birkaç yıl önce sınırdaki operasyonlarda bize ciddi kayıplar verdirmişti, hatırlıyor musun?"
Bir anda mideme bir yumruk yemiş gibi hissettim. Tabii ki hatırlıyordum. Gri gözlü Rus komutan. O cehennemi anılar zihnimde yeniden canlanmıştı. Beni esir alan, okulumuzu bombalayıp öğrencilerimi katleden o adam... Bir an için o gri gözlerin içindeki karanlığı tekrar hatırladım. Hayatımı parçalara ayıran adam... Nasıl unutabilirdim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Zincirler
RomanceBir düşman askeri... Savaş sınırında bir öğretmen... Bir savaş alanında karşılaşan iki yabancı... Biri hayatta kalma içgüdüsüyle hareket eden bir düşman askeri, diğeri ise savaşın ortasında öğrencilerine umut aşılamaya çalışan bir öğretmen. Bu iki...