Kerem, Aras, Sevgi ve Ayla ile birlikte kahvaltı yapmak üzere sofraya oturduğumuzda, ortalık bir hayli şenlenmişti. Masanın etrafında sohbetler havada uçuşuyordu. Aras, kahvaltı masasıyla ilgili son dakika güncellemeleri yaparak masanın mükemmel olduğundan emin oluyordu. Sevgi ise neşeli bir şekilde yiyecekleri düzenlerken, Ayla da kahvaltının renkli kısmını oluşturuyordu; çünkü kahvaltı boyunca bol bol espri yapıyordu.
Kerem, yerleşirken esprili bir şekilde, "Ayla, bu sabah yeni bir espri repertuarı mı getirdin, yoksa yine eski numaralarını mı sergileyeceksin?" diye sordu.
Ayla, kahkahasını tutamayarak, "Ah, Kerem, ne oldu sana? Bugün kendimi komedi kraliçesi gibi hissediyorum. Belki senin için özel bir şaka hazırlamışımdır," diye cevap verdi.
Sevgi gülerek, "Eğer esprilerin bu kadar iyi ise, sabah kahvaltısı boyunca hiç sıkılmayacağız demektir," dedi.
Kerem, tabakları servis ederken, "Eğer Ayla'nın esprileri bizi hasta etmezse, bu sabahı başarıyla geçirebiliriz," dedi, göz kırparak.
Aras, masaya servis yaparken, "Şu zeytinlere dikkat edin. Dün akşam gelen bir zeytin fırtınası yaşadık, yavaşça deneyin," diyerek şaka yaptı.
Kahvaltı başladı ve herkes yiyeceklerin tadını çıkarmaya koyuldu. Aras, ekmeklerin yanında bir dizi peynir çeşitleri sunarken, Sevgi tatlı bir gülümsemeyle, "Bu peynirler gerçekten harika görünüyor. Belki de en sevdiğim peynir çeşididir," dedi.
Ayla, bir dilim zeytin alıp, "Bana biraz ekşi geldi ama belki de zeytinleri karıştırmayı unuttum. Neyse ki bu sabah bolca enerjiye ihtiyacımız var," diyerek masayı şenlendirdi.
Kerem, şaka yapmakta sınır tanımıyor gibiydi. "Aras, eğer bu zeytinler seni hasta ederse, kesinlikle sorumlu olacaksın. Hiç şüphem yok!" dedi, gülerek.
Masada herkesin kahkahaları havada uçuşurken, ben yavaşça bir kaç zeytin alıp yemeye başladım. Ancak, yavaş yavaş midemde bir huzursuzluk hissetmeye başladım. Zeytinlerin tadı bir türlü damak zevkime uymuyor gibiydi ve mide bulantım gitgide şiddetleniyordu.
Kerem, şaka yaparken birden dikkatini bana verdi. "Nefes, iyi misin? Yüzün biraz solmuş gibi görünüyor," dedi, endişeyle.
Ben de mırıldanarak, "Sanırım mide bulantım var. Biraz dinlenmem gerekiyor," dedim, ama içimdeki rahatsızlık şiddetli bir şekilde artıyordu.
Sevgi hemen kalkarak, "Yardımcı olalım mı? Hadi, belki bir süre dinlenmek iyi gelir," dedi. Fakat henüz yerimden kalkıp adım atmaya başlamamla, mide bulantısı ve baş dönmesi iyice kötüleşti. Dikkatlice adım atmaya çalışırken, aniden yere düşerek bayıldım.
Masadaki herkes panik içinde kalkarak yanımda toplandı. Aras hemen telefonunu çıkarıp yardım çağırırken, Kerem ve Sevgi endişeyle bana bakıyorlardı. Ayla ise hafif bir şok içinde, "Nefes! Nefes! Her şey yolunda mı?" diye bağırıyordu.
Ayla, araya girerek, "Bu sabahı daha da unutulmaz hale getirdik herhalde," diyerek durumu biraz daha hafifletmeye çalıştı, ama yüzündeki endişe ifadesi her şeyi anlatıyordu.
Aras, oldukça kaygılı bir şekilde, "Nefes, uyan, lütfen. Yardım gelecek, her şey yoluna girecek," dedi.
Bir süre sonra, sağlık görevlileri geldiler ve bana gerekli müdahaleyi yaptılar. Midemdeki rahatsızlık bir şekilde geçtikten sonra, gözlerimi açtım ve etrafımdaki endişeli yüzleri gördüm. Gözlerimdeki bulanıklık yavaşça geçerken, Aras ve diğerleri etrafımda toplanmıştı.
"Özür dilerim, böyle bir duruma neden oldum," dedim, yorgun bir şekilde. "Ama sanırım kahvaltı biraz fazla geldi."
Aras, derin bir nefes alarak, "Önemli olan senin iyiliğin. Bundan sonra dikkatli olacağız," dedi, rahatlamış bir ifadeyle.
Sevgi ve Kerem de hafif bir gülümsemeyle, "Kahvaltıdan sonra bir süre dinlenmen gerekiyor. Biz seni desteklemek için buradayız," dediler.
Ayla ise, "Kahvaltıdan sonra bol bol komedi yaparız. Bu sabahı unutmak için biraz daha eğlenebiliriz," diyerek ortamı yeniden neşelendirmeye çalıştı.
Herkes etrafımda destekleyici bir şekilde yer alırken, midemdeki rahatsızlık azalırken, masadaki kahvaltı atmosferi yavaşça yeniden eski haline dönmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Zincirler
RomanceBir düşman askeri... Savaş sınırında bir öğretmen... Bir savaş alanında karşılaşan iki yabancı... Biri hayatta kalma içgüdüsüyle hareket eden bir düşman askeri, diğeri ise savaşın ortasında öğrencilerine umut aşılamaya çalışan bir öğretmen. Bu iki...