16.BÖLÜM: ANITKABİR.

7 2 0
                                    


"Biz Anıtkabir derken sinemizi kastederiz. Mezar yoktur. Atmaya devam eden kalpler vardır."

BİGE GÜVEN KIZILAY

Umay'ı askeriye yetkililerine şikâyet ettikten sonra içimde bir rahatlama hissettim. Aras, bu durumdan habersizdi; ona sürpriz yapmak istiyordum. Ama yine de, Umay'ın artık burada olmayacağını bilmek, beni biraz olsun sakinleştirmişti. Aras'la aramızdaki gerilim ise hala çözülmemişti. Onun da bu durumu fark etmesi uzun sürmedi.

30 Ağustos sabahı, Ankara'daki askeri üssün çevresinde, bayram kutlamalarına hazırlanıyorduk. Her yerde Türk bayrakları asılmış, askeri araçlar ve personel hazır bir şekilde bekliyordu. Aras, erkenden hazırlanmış, üniformasını giymişti. Ben de sade ama şık bir kıyafet tercih etmiştim. Bugün Anıtkabir'e gidecektik.

Aras, yanıma gelip elimi tutmaya çalıştı ama ben istemeyerek elimi geri çektim. Hala ona kızgındım, bu yüzden tavır yapmaya kararlıydım.

Aras, yüzünde hafif bir şaşkınlıkla bana baktı. "Hayatım, neden böyle davranıyorsun? Ne yaptım da bu kadar sinirlendin?" diye sordu, sesinde tedirgin bir ton vardı.

Ona soğuk bir bakış attım. "Neden mi sinirliyim? Sence neden olabilir Aras? Umay'la olan samimiyetin belki de," dedim, kelimelerimi seçerek.

Aras, derin bir nefes aldı ve gözlerimin içine baktı. "Bebeğim, sana defalarca söyledim. Umay'la aramızda hiçbir şey yok. O sadece bir meslektaş. Bunu nasıl anlamıyorsun?" dedi, sesi hafifçe yükselmişti.

Ama ben geri adım atmaya niyetli değildim. "Sadece meslektaş, öyle mi? Seninle olan tavırları, sana olan ilgisi, tüm bunlar sadece iş mi? Aras, beni aptal yerine koyma," dedim, sinirli bir şekilde.

Aras bir adım geri çekildi, sanki durumu anlamaya çalışıyormuş gibi. "Bebeğim, seni üzmek istemedim. Eğer Umay'ın davranışları seni rahatsız ettiyse, bunu neden daha önce bana söylemedin? Ben seni anlarım, biliyorsun," dedi, yumuşak bir ses tonuyla.

Gözlerimi ona dikerek, "Söylemedim çünkü bunu kendin fark etmeliydin. Benim kıskançlık krizlerimle dalga geçer gibi davranmamalıydın," dedim, sesimde bir miktar kırgınlık vardı. "Ama sen hala her şeyi şaka gibi görüyorsun."

Aras, bir an duraksadı, sonra ise ciddileşen bir ifadeyle bana doğru yaklaştı. "Haklısın. Bunu daha önce fark etmeliydim. Sana da haksızlık ettim, bunu kabul ediyorum. Ama Nefes'im, Umay'la hiçbir ilgim olmadığını biliyorsun. Seni seviyorum, senin dışında kimse benim için önemli değil," dedi ve elimi tuttu. Bu kez geri çekilmedim.

İçimdeki kızgınlık hala geçmemişti ama Aras'ın içten tavrı biraz olsun yumuşamamı sağladı. Ona derin bir nefes alarak baktım. "Aras, seni seviyorum ama beni anlaman gerekiyor. Benim hissettiklerim önemli ve senin de buna saygı göstermen gerek," dedim, sesimdeki kararlılığı koruyarak.

Aras, elimi sıkıca tuttu ve gözlerimin içine baktı. "Senin hissettiklerine her zaman saygı göstereceğim. Bundan sonra daha dikkatli olacağım. Söz veriyorum," dedi.

Tam o sırada Kerem, yanımıza gelip gülerek söze girdi. "Ne oldu, barıştınız mı? Ben çekirdek getirmedim ama bu sefer," dedi, göz kırparak.

Ben, ona hafifçe gülümseyerek baktım. "Merak etme, Kerem. Bugün çekirdeğe gerek yok. Ama bir dahakine dikkatli olsan iyi olur," dedim, sesimdeki ciddi tonu koruyarak.

Kerem gülerek başını salladı. "Peki, peki. Bu arada, Ayla'ya bir şey söylemeyi düşünüyorum. Onunla ilgili planlarım var," dedi, gözlerinde bir parıltı vardı.

Kırık ZincirlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin