Cenneti Kıskanmak

262 13 0
                                    

Birini bırakmanın zorluğunu bırakana kadar anlayamazsınız. Eğer buna mecbursanız durumlar daha da zor hale gelir. Ben mecburdum. Senelerdir birlikte olduğum insanları bırakmak zorundaydım. Aile her şeyden önce gelirdi çünkü. Ama bu ailem yerine koyduğum insanları bırakmaya değer miydi? Bunu bilmiyordum ama denemeye mecburdum.
Adım Olivia, 20 yaşındayım. Altı yaşımdan beri annem ve babam olmadan büyüdüm. Babam ben çok küçükken ölmüş. Hiç hatırlamıyordum bile. Annem öldüğünde ise altı yaşındaydım. Doğumgünümden bir gün önceydi ve ben de onu arkadaşımın evinde bekliyordum. Nicholas yani Nick ve ben doğduğumuzdan beri birbirimizi tanıyorduk. Denise teyzem ve Kevin amcam da annem ve babamın çok yakın arkadaşlarıydı. Aynı zamanda Nick'in abileri vardı. Onlar benim de abim gibiydi. Kevin o zamanlar 11 yaşındaydı ve Joe da 9. Daha sonra biz sekiz yaşındayken aramıza Frankie de katıldı ama bu ayrı konu,ona da geleceğim tabi ki.
O gün bütün gün Nick'le oynarken annemin gelmesini bekliyordum. Ertesi gün doğumgünümdü ve o da benim için alışverişe çıkmıştı. Şimdi düşünüyorum da o zaman anlamamıştım. Teyzem telefonda konuşurken elindekileri yere düşürdüğünde korkmuştum ama bu sadece oyuna daldığımdandı. Ama aslında korkmam gereken şey annemin bir daha geri gelmemesiydi. Teyzem amcamı kolundan çektiği gibi içeri götürürken Nick'le birbirimize bakışıyorduk.
"Bir şey oldu." Dedim Nick'e. Kıvırcık saçlarını karıştırarak bana baktı. Omuzlarını silkip oyuna geri döndü. Ben de pek kurcalamadım. Sonuçta çocuktum ve oyun hepsinden önemli gibi gelmişti. Ama ertesi güne kadar oyalanıp bir de doğumgünümde kendimi siyah elbisenin içinde bulunca bir şey döndüğünü anlamıştım. Tanımadığım bir sürü insan bana üzgün bir şekilde bakıp sarılıyordu. Evimizdeydik ve annem hala yoktu. Buna dayanamayıp ağlayarak bahçeye koştum. Salıncağa otururken sessizce ağlıyordum. Küçük bir çocuk ne kadar sessiz ağlayabilirse artık. Çok geçmeden oğlanların üçü de yanımda bitti. Kevin bir abi şefkatiyle bana sarılıp başımı okşarken Joe da omzuma dokunuyordu. Nick de önümde yere çökmüştü. Bana elindeki papatyaları uzatınca ister istemez gülümsemiştim. Bahçemizdeki o kadar çiçek içinde hep papatyaları sevmiştim. Nick de gidip onların içinde papatyaları koparmıştı. Ya beni çok iyi tanıyordu ya da öyle denk gelmişti işte. Ben ilkini düşünmeyi tercih ediyordum.
Orada öylece dururken gök gürlemeye başladı ve çok geçmeden yağmur indirdi. Hava bile benim içim kadar kasvetliydi.
Deli gibi korkuyordum,daha önce gök gürültüsünden korktuğumu biliyordum evet ama bu benim annemin yanına sığınmak için uydurduğum bir şeydi. Şimdiyse cidden korkuyordum çünkü yalnız hissediyordum. Altı yaşındaki kız dünyada yapayalnız...
Teyzem ve amcam beni yanlarına oturtup konuşmak zorunda kalmıştı. Hiçbirimiz bu konuşmayı yapmak istemiyorduk. Ama mecburduk. Bana annemin de babam ve diğer birçok yakınım gibi cennete gittiğini söylemişlerdi. Cenneti kıskanıyordum. Bu kadar çok sevdiğimi aldığına göre oldukça güzel bir yer olmalıydı. Hatta o sırada cennete gitmek istiyorum diye koşup evden çıktığımı da hatırlıyorum. Yağmurdan korkunca evin oldukça yakınında bir yerde durup kalmıştım. Amcam beni kucakladığı gibi eve tekrar getirmişti ve bunu yaşamaya mecbur olduğumu söylemişti. Bunu yaşamaya mecbur olmak istemiyordum. Hala da istemiyorum. Ama gerçekten mecburdum. Bunlar da hayatı dayanılmaz kılan acı gerçeklerdi.
O gün kendi evimde kalmıştım. Uyuyamıyordum çünkü çok korkuyordum. Nick'in kapıdan girdiğini görünce gözlerimi silmiştim.
"Ağladığını duydum. İyi misin?" Başımı iki yana salladım.
"Korkuyorum."
"Bu sadece yağmur." Dedi ama faydası olmadığını görünce yanıma geldi.
"Ben seni korurum. Korkmana gerek yok." Örtüyü ikimizin üstüne çekti ve bana sarıldı.
"Söz mü? Her zaman korur musun?" Serçe parmağımı ona uzattım. O da serçe parmağıyla parmağımı kavradı.
"Söz." Ve ondan sonra rahatça uykuya daldım çünkü kendimi onun yanında güvende hissediyordum. Ve bir zaman hariç onun yanında kendimi güvende hissetmediğim bir tek an bile hatırlamadım. Ama o zaman kalbim çok kırılmıştı. İşler şimdikinden çok daha karmaşıktı. O zamanlar sadece çocuktuk ama şimdi büyümüştük. Kendi ayaklarımızın üstüne basacak yaştaydık.

InseparableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin