Deliler Gibi

105 8 2
                                    

"Olivia?" Nick gözleri açılmış bir halde kapıyı açtı.
"Gelinlikle gelmemi mi beklemiştin?" Dedim üstüme bakarak.
"O bavul mu?" Evet şaşkınlıklar devam ediyor Nick J.
"Evet ve geri kalanı arabada." İçeri adım attım. Joe merdivenlerden inip bana Nick'inki kadar şaşkın gözlerle baktı.
"Olivia? Senin hazırlanıyor olman gerekmez mi?"
"Düğün olmayacak. Ben Matt'e bir mektup yazdım ve her şeyi söyledim."
"Her şey? Ne demek her şey?" Joe sorgulamayı seviyordu.
"Mektup bırakmak mı? Filmde mi sanıyorsun sen kendini?" Nick sahte bir kahkaha attı.
"Şey dalga geçeceksen gitmeliyim ve nereye gideceğimi de bilmiyorum çünkü ben sana gelmiştim." Nick'in ifadesi yumuşadı.
"Yukarı çıkalım mı?" Dediğinde başımı sallayıp peşinden odasına girdim. Yatağa oturdum. Nick ayakta kaldı. Oturmayacağını anlamıştım. O yüzden oturması için ısrar etmedim.
"Neler oldu? Baştan anlat da yanlış heveslere kapılmayayım." Gülümsedim. Matt'e yazdıklarımdan Nick'e bahsettim.
"Aile olmayı hiç istemediğimden değil. Ama doğru kişi o değildi." Nick saçlarını karıştırdı.
"Neden teklifini kabul ettin o zaman?"
"Çünkü sen başka biriyle birlikteydin ve ben sanki ona da hayır dersem elimde hiçbir şey kalmayacak gibi hissettim. Nick ben seni..."
"Ben seni daha çok seviyorum. Biliyorum Olivia. Senelerdir biliyorum. Tekrar tekrar yakınlaştık ama hep ayrıldık. Sonra ikimiz de arkadaşlığımızı kaybettik. Hep başladığımızda çoktan bitti. Ama gözlerinde her zaman aşkı hissettim ama bitti ve ikimiz de birbirimizi suçladık. Hiçbir zaman aynı olmadı Olivia. Sen gittin. Ben gittim. Seni üzdüm. Gittiğimde böyle olabileceğinin farkında değildim. Senin ne kadar hassas olduğunu unutmuştum belli ki. Ama onca zaman sen gitmişken,sen onunlayken hep yanında ben olmayı dilemiştim ve evlenmen beni de bitiriyordu. Sanırım bu da yaptığım hatalarım bana geri dönüşüydü. Aslına bakarsan senden yeni bir başlangıç,daha doğrusu bu sefer gerçekten bir başlangıç istemeye bile yüzüm yok çünkü sen onu orada terk edip geldin ama ben hala başkasıyla birlikte..."
"Ah başlatma bana o kadından! Beş dakikaya bakacak bir şey için şu bütün olayı mahvettin!"
"Bütün olay?" Dedi gülerek.
"Evet,bütün olay. Hem de güzel gidiyordun!" Kalkıp kapıya doğru yürümeme bile izin vermeden belimden çok güzel bir hareketle beni kavradı.
"Bir daha asla ama asla gitmene izin vermem." Dudaklarıma uzandı. Otomatik olarak gözlerim kapandı ve kollarına sarıldım. Bu bir öncekinden bile güzeldi.
"Beni yalnız bırakma." Dedim içimi çekerek. Yaşlar yanaklarımdan süzülüyordu ve başımı Nick'in göğsüne yaslamıştım.
"Bir daha öyle bir şey yapacak gibi mi duruyorum? Ah sen ağlıyor musun?" Kollarımdan tutarak beni görebileceği şekilde kendinden çekti.
"Seni çok seviyorum Nick. Sen benim en iyi arkadaşım ve hayatımın aşkısın." Nick sırıttı.
"Ah sen çok tatlısın ama. Böyle ağlaman seni daha da çok sevme isteği uyandırıyor içimde. Ama ağlama. Ben seni ağlamadan da sevebilirim." Saçlarımı eliyle,yumuşak hareketlerle geriye taradı. Ani kapı açılışıyla,neden korkmamız gerekiyorsa artık,yerimizden sıçradık.
"Üzgünüm çocuklar engel olmaya çalıştım ama..." Dedi Joe.
"Ama çok merak ettin öyle değil mi?" Dedi Nick gülerek.
"Evet sayılır. Sonuç? Siz çocuklar ikinci aşamaya geçiyor musunuz geçmiyor musunuz?" Gülerek başımı Nick'in omzuna kapadım.
"Şu an geçmiyoruz belli ki." Dedi Nick. Joe'nun merakı beni öldürse de ona kızamazdım. Bu da onun olayıydı yani ne yapalım?
"Evet gitmem gerek muhtemelen di mi?" Yüzünü ekşitti.
"Sanırım." Dedim başımı ona onay verircesine sallayarak.
"Peki. Sabah kahvaltıda görüşelim mi?" Nick yüzünü ekşitiyordu. Kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Sanırım sabah Delta'yla görüşsem daha iyi." Kaşlarım şaşkınlıkla yukarı kalktı.
"Bilirsiniz ne kadar erken biterse o kadar iyi." Dedi. Evet! Güle güle Delta. Olacaklardan haberin bile yok. Hey belki de kendime gelip büyük konuşmamalıyım. Hayatın bana ne getireceği belli olmaz. Ah kimi kandırıyorum! Yirmi bir senelik arkadaşımla birlikteyim. Nick Jonas'la!

Ertesi sabah onun yatağında uyanmıştım. Gerinip gülümsedim. Nick yanımda yoktu demek ki çoktan kalkıp gitmişti. Başucumdaki telefona bakmak için elimi uzattım. Elime gelen kağıda baktım.
"Delta'nın kaldığı otele gittim. Endişelenme. Bana güvenmeye başla artık. Kısa bir süre sonra onunla aramızdaki şey bitmiş olacak. Belki sonra benim yanıma gelirsin ve biraz takılırız. Çok güzel uyuyorsun. Öptüm." Gülümsedim. Kapıdan ses gelince yatakta doğruldum.
"Joe?" Kapıya seslendim ama kapı açıldı.
"Teyze!" Onu görmeyi beklemiyordum ama yataktan sıçradım. Onun yanına koşup ona sarıldım.
"Olivia? Nick'in odasında mı uyuyordun? Neler oluyor? Düğünden kaçtığını duydum." Gözlerimi devirdim. Çok fazla soru...
"Be..ben aslında düğünden kaçmadım ki. Daha düğün sabahıydı. Bu sayılmaz." Teyzem elini yüzüne kapatıp gülmeye başladı. Yatağın kenarına oturduk.
"Nick'in odasında ne yapıyorsun peki?"
"Teyze,biz birbirimizi seviyoruz." Dedim. Utancım yanaklarıma bir sıcaklık yayıyordu ve büyük ihtimal kızarıyordum.
"Hepimiz bunu biliyorduk tatlım. Ve sonunda siz de biliyorsunuz. Bunun için mutluyum. Nick her zaman beni kız arkadaşlarıyla tanıştırırdı. Ben de pek sevmem bu durumu aslında. Aklımda hep o kişinin sen olduğu olurdu çünkü. Siz birbirinize aitsiniz. Bu çok açık." Gülümsemem kulaklarıma kadar yayılacaktı neredeyse. Teyzemle sarıldık.
"Nick nerede?"
"Sanırım Delta'dan ayrılmaya gitti."
"Ah oğluma bak sen bir kızla ayrılmadan diğeri. Kızım aşkın onu çok etkiliyor." Sırıttım. Odanın açık kapısından Nick gözüktü.
"Olivia niye gelmedin? Ah anne!" Şaşırdıktan sonra gelip ona sarıldı. Neler olduğunu sormak için içim içimi yiyordu ama soramıyordum.
"Nick beni yeni kız arkadaşınla tanıştırmayacak mısın?" Dedi teyzem. Nick bana baktı. Yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Elimi tutup beni ayağa kaldırdı.
"Anne,bu Olivia. Kendisi benimle yaşıt ve bu senenin dünya güzeli." Kıkırdadım.
"Siz ne kadardır birliktesiniz?"
"Birkaç saat." Dedim.
"Bir gün aslında. Saat on iki olmuş bile." Dedi Nick. Ona bakarken gözlerim kalp şekli olan ifade gibi olmuştu bence. Beni belimden sararken içim titremişti. Teyzem bize mutlulukla bakıyordu. E biz de mutluyduk. Daha güzel bir şey mi olabilirdi?
Müsait kaldığımızda Nick'in yanına sokuldum.
"Hey tatlım." Dedim göğsüne kafamı koyup ona sarılırken. Başımın üstüne bir öpücük kondurdu.
"Nasıl gitti?" Daha fazla dayanamazdım.
"İçin içini yemeden durmuyor di mi?"
"Hayır." Diye mırıldandım.
"Bana güvenmeni söylemiştim. Bundan sonra böyle olmalı."
"Sana güveniyorum. Bu hayatta senden fazla güvendiğim kimse yok." Nick gözlerini devirdi.
"O zaman neden merak ediyorsun?"
"Beni biliyorsun. Söyleyip geç. Bu kadar uzatmamıza gerek yok. Hem sen beni değiştirmeye mi çalışıyorsun?" Kaşlarımı kaldırdım. Tabi ki bunun gerçek olmadığını biliyordum ama.
"Sende değiştirilecek hiçbir şey yok. Ben güven sorununu aşmaya çalışıyorum."
"Peki. Sana güveniyorum. Anlatma." Kollarımı önümde birleştirdim. Nick'in alnına bir öpücük kondurduktan sonra koltuktan kalktım.
"Buraya gelsene. Lütfen." Emir verir gibi olduğunu fark ettikten sonra lütfen demişti. Onun hakkındaki bu detaylara bayılıyordum. Yanına oturdum. Ellerini bacaklarımda dolaştırdı.
"Ona ayrılmak istediğimi söyledim. O da tahmin ettiğini söyledi. Haberi duymuş."
"Ne? Kim söylemiş?"
"Magazinde,her yerde bu haberin olduğunu duydum. Düğünden haberdar olmalılar." Başımı iki yana salladım.
"Kim sızdırmış olabilir?"
"Olivia,büyük bir şey değil. Yani onlara göre öyle de. Yani bunun olabilmesi gayet doğal biliyorsun. Her şey hakkında haber yapabilir onlar." Başımı ona hak verircesine salladım. Hala bir türlü alışamıyordum. Bu içinde olduğumuz durumdu. Ne yapabilirdim ki?
"Sonra ne dedi?"
"Arkadaş kalabileceğimizi. Yani lafın gelişi. Öyle bir yerde karşılaşırsak falan. Sakın panikleme." Gülüşüne küçük bir gülümsemeyle karşılık verdim. Umarım bir daha hiç karşılaşmazlardı. O benim Nick'imdi. Sadece benim.
Saçlarımı karıştırıp ayağa kalktı. Başımı ona bakmak için kaldırdım.
"Uyumaya geliyor musun?" Sırıtarak yerimden fırladım ve elini tuttum. Onu deliler gibi seviyorum.

InseparableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin