Evleniyorduk. Her şey gerçekleşmeyecek olan bir rüya gibi geliyordu ama gerçekleşiyordu işte. Ne kadar ikimiz de stresten ölecek gibi olsak da...
"Cidden bunu istediğine emin misin Olivia? Bu çiçekler çok uzaktan geliyor ve düğün bir hafta sonra. Ve ben bunları istediğime pek de emin değilim." Her konuda anlaştığımızı söyleyemezdiniz.
"Onları alıyoruz." Dedim.
"Benim söz söyleme hakkım var mı?" Dedi Nick tek kaşını kaldırıp. Başımı gülerek iki yana salladım.
"Peki. Onları ararsın." Başımı salladım. İçeri doğru yürürken Nick seslendi.
"Nereye?"
"Tuvalete. Tanrı aşkına bir düğünden kaçmam ikincisinden de kaçacağım anlamına gelmiyor." Nick güldü ve yerinden kalkıp benim yanıma geldi.
"Şimdiye kadar çıldırıp kontrolden çıkmış olmaman beni şaşırtıyor zaten." Gözümün önüne düşen saçları arkaya ittirdi.
"Kontrolden çıkmayacağım. Bu bir hafta içinde olmayacak." Yüzümü okşamaya devam ediyordu.
"Belki düğün günü." Dedi. Kahkahalarla gülmeye başladığında kaşlarımı çatıp kollarımı önümde birleştirdim.
"Ben gülmüyorum." Kollarımı açıp kendi etrafına sardı.
"Ah tamam. Hadi ama bana bir sarıl bakalım." Ona sarılıp sırtını okşadım.
"Düğün telaşında yakınlaşmama olayını sevmedim." Dedi Nick.
"Yapılacak çok şey olunca biraz kafamız meşgul oldu tabi." O sırada saatime baktım.
"Çıkmam gerek. Eğer şimdi çıkmazsam randevuya yetişemem ve stilistim beni öldürür!"
"Kendine dikkat et!" Diye bağırdı arkadan. O sırada ben koşmaya devam ediyordum. Zoey bugün benimle son provama gelmişti. Şimdi gelinliğimin son halini görecektik ve nasıl heyecanlı olduğumu söylemesem bile anlardınız.
"Olivia! Bu gelinliğin içinde kahrolası ateşli bir kız görüyorum!"
"Teşekkür ederim Zoey! Ah işte gerçekleşiyor, bir hafta!" İkimiz de kollarımızı tutup sevinçle birbirimizi sarstık.
"Nick bana biraz rahatlaman gerektiğini söyledi. Bu yüzden bu akşam sana bir bekarlığa veda partisi hazırladım!"
"Sen en iyi arkadaşsın. Ama buna ihtiyacım yok."
"Hayır. Seni iyi tanıyorum ve Nick benden de iyi tanıyor. Sen de dahil üçümüz de kafanı dağıtmana ihtiyacın olduğunu biliyoruz. Sadece kızlar olacak. Ve belki birkaç yakışıklı erkek." Dedi kıkırdayarak.
"Tamam orada olacağım."
"Zaten Nick bırakacak. Hazırlan." Dedi. Sonra ayrıldık ve ikimiz de evlere gittik. Hazırlandıktan sonra Nick'in odaya girdiğini duydum.
"Hazır mısın?"
"Evet. Bir dakika içinde." Rujumu sürdükten sonra saçımı düzeltip çantamı aldım.
"Beni bırakmana gerek yoktu." Dedim giderken.
"Mekanı öğrenmek için. Çıkışta seni ben alıyorum da. Taksiyle bile yolu bulamayabilirsin." Dedi gülerek. Gözlerimi devirip dışarı baktım. Mekana geldiğimizde durduk ve arabadan indim.
"Nick de arkamdan indi.
"Güzelce eğlen ve kafanı iyice boşalt tamam mı? Bu senin gecen." Sarılıp öpüştük.
"Peki. Sen ne yapacaksın?"
"Joe bize gelecek ve birlikte maçı izleyeceğiz. Sonra da seni almaya gelirim."
"Tamam. Sabaha kadar uyanık mı olacaksınız?"
"Sabaha kadar eğlenmek isteme fikrini sevdim. Ne zaman hazır olursan Zoey beni arar. Tamam,seni seviyorum."
"Ben de seni." Arkasından el salladım ve kapıda beni bekleyen Zoey'nin yanına geldim.
"İşte gecenin kızı! Eğlenmeye hazır mısın?" Derin bir nefes alıp duruşumu dikleştirdim.
"Evet. Hadi yapalım şunu." Ve birlikte mekanın içine daldık. Her şey güzeldi. Zoey ve diğer kızlarla birlikte gülüyor,eğleniyorduk. Belki biraz fazla gülüyorduk çünkü içkiyi biraz fazla kaçırmıştık ama kim bekarlığa veda partisinde aşırıya kaçmaz ki?
"Matt'i arayacağım. Ona birkaç lafım var." Dedim. Zoey beni müzikten dolayı duymuyordu ve sadece kafa sallıyordu. Telefona telesekreter çıkınca konuşmaya başladım.
"İşte burada ikinci kez evlenmek üzereyim ve senin ne yaptığını bilmiyorum. Açıkçası seninle olduğu gibi bu da beni korkutuyor ama şimdi her şey çok daha farklı gözüküyor. Seninle aramızdaki de farklıydı ama ah kimi kandırıyorum! Ben Nick'le birlikteyim. Onu çok seviyorum ama sanırım panik halindeyim ve... Ah sanırım kusmak üzereyim. O şimdiye kadar korkmadığımı düşünüyor ama bir yanım öyle çok kaçmak istiyor ki. Seni neden aradım bilmiyorum. Sanırım sarhoş olunca eski erkek arkadaşını ararsın muhabbetlerimi ben de yaşamak istedim ama tek başıma konuşuyorum. Deli miyim? Hayır sanırım sadece sarhoşum ve hahaha..." Telefon konuşmamın bu kısmında Zoey'nin bir erkek dansçıyla dans etmesine gülmekle meşguldüm.
"Her neyse. Gitmem gerek sanırım. Sakın seni sevdiğimi düşünme." Telefonumu kapattım. Zoey yanıma geldi.
"Tamam. Kendimde olmadığımı sanıyorum ama öyleyim galiba. Kiminle konuşuyordun?"
"Matt'i aradım!" Dedim. Şimdi durumun gerçekliğinin farkındaydım ama ayrıca ekstra sarhoştum.
"Ne yaptın sen! Nick'i arıyorum!"
"Yapma!" Diye koluna yapıştım ve onu kovalamaya başladım. Koridora çıktık ve orada Nick'i gördük. Onu gördüğüm anda içimden lanetler okudum. Şimdi ne olacaktı bilmiyorum. Ona ne diyebilirdim?
"Hey tatlım." Dedi yanıma gelmeden. Elinde purosunu tüttürüyordu.
"Nick,sana söylemem gereken bir şey var. Nick çok üzgünüm. Matt'i aradım. Ve sarhoşum. Seni seviyorum!"
"Biliyorum." Yere oturmaya çalışırken Nick beni kolumdan tuttu.
"Na..nasıl?" Beni kollarının arasına aldı.
"Matt'i aramadın. Beni aramıştın."
"Ah çok şükür. Yani hepsini duydun." Önce rahatlayıp sonra tekrar paniklemeye başladım.
"Ne hakkında konuşuyordun? Kaçmak mı?" Kaşlarını çatıp bana baktı.
"Özür dilerim. Bana birden paniklemiyorsun dedikten sonra kendimi birden delirmiş bir halde buldum ve biraz sarhoşum yani kafam çok tuhaf."
"Evet görebiliyorum. Beni seviyor musun?"
"Ömrümün sonuna kadar."
"Güzel. Bir daha panikleme. Bu pek de farklı olmayacak. Tamam. Hadi bana bir öpücük ver bakalım." Yanağına bir öpücük kondurdum. Z o sırada fotoğrafımızı çekti. Sonra da Nick benim yanağıma öpücük kondururken fotoğraf çekti.
"Benim için dans eder misin Nick?" Dedim gülerek.
"Oradan sarhoş bir şekilde bakınca bir striptizciye mi benziyorum?"
"Hayır. Ama kızlar buna bayılır ve bu benim bekarlığa veda partim sence bunu haketmedim mi?" Kahkaha atmaya devam ettim.
"Belki eve gidince sana bir sürprizim olabilir." Göz kırptı.
"Lanet olsun bunu kaçırmak çok kötü!" Dedi Zoey.
"Nişanlıma sarkma Z." Dedim elimdeki kadehi ona doğru tutarak. Sonra onu kafama diktim. Nick elimden onu çekip aldı.
"Pekala. Bir tane daha içersen kusmaya başlayacaksın. Hadi bebeğim evimize gidelim." Ama ben onu dinlemeyip ortalıkta dolanıyordum.
"Olivia!" Diye bana seslenip en sonunda beni kucağına alıp belden yukarımı sırtından sarkıttı.
"Dans mı ediyoruz?" Gülüşünü hayal meyal duyuyordum.
"Hayır. Eve gidiyoruz." Beni arka koltuğa yatırdıktan sonra kendisi şoför koltuğuna geçti ve eve gittik.
"Yolda uyursun sanmıştım." Dedi beni arabadan inerken görünce. İndim ama başım döndü. O da beni tuttu.
"Senin dansını görene kadar olmaz." Hıçkırdım. Nick'le aynı anda güldük. Kıyafetlerimi çıkarıp yatağa uzandım.
"Hadi Nick,çalkala! Salla kalçaları bebek! Klibinde o kızlar için daha fazlasını yaptın hadi ama!" Nick'in benim için dans etmesi,her zaman göreceğiniz türden bir şey değil.
"Vuhuu! Nick Jonas millet, gecenin en seksi striptizcisi. Hii." Bu hıçkırık olayı beni öldürüyordu. Ve içimden kendime bir daha bu kadar çok sarhoş olmayacağımı söyleyip duruyordum. Ayrıca sabah bu rezilliklerimi unutacağımı da söylüyordum. Umarım.
"Z'ye striptizci getirmemesini söylemiştim." Dedi Nick yanıma uzanırken.
"Eeh ama o getirdi ve epey yakışıklılardı."
"Peki ya ben?"
"Sen tamamen başka bir dünyasın." Dedikten sonra göğsüne doğru kıvrılıp uyuyakaldığımı hiç mi hiç hatırlamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Inseparable
FanfictionÜç erkek kardeş ve bir kız... Jonas kardeşler ve Olivia kendilerini bildiklerinden beri arkadaşlardır. Olivia'nın hayatta kalan tek yakını olan annesi de ölünce Olivia, Jonas ailesinin yeni kız çocuğu olur. Genç kız ve küçük kardeş Nick'in arasında...