Güven Sorunu

97 7 3
                                    

Biliyorum. Birini düğün günü kaybettiğim için acımasız biri olduğumu düşünebilirsiniz ama benim de geçerli sebeplerim vardı. Nick'i senelerdir çok seviyordum ve bir-iki senedir aramızdaki soğukluk beni öldürüyordu. Matt de biliyordu. Ve bence o da beni istemiyordu. Tamam. Ama merak ettiğim şey,bu benim hayatım ve buna karışma hakkını kim kazandı?
Arabamın içine sığınıp camları sonuna kadar kapadım. Gerçi beni burada da rahat bırakmazlardı ama birkaç dakika kazanabilirdim.
"Nick? Neredesin?"
"Stüdyoda. Ağlıyor musun sen?"
"Eve gitsem ve oraya gelsen? Dışarıda olmak istemiyorum." Gözümü tişörtümün koluna sildim.
"Endişelenmeye başlıyorum. Her şey yolunda mı?"
"Fiziksel açıdan,evet." Dedim sesim çatlarken.
"Anlıyorum. Yoldayım." Telefonu kapattım. Gözlerimi bir kere sildim ve yola odaklanmaya çalışarak eve gittim. Nick benden önce gelmişti anlaşılan. Eve girer girmez koltuktan fırlayıp yanıma geldi.
"Ne oldu sana? Sesin o kadar kötüydü ki! Ah bak kalbim hala çarpıyor." Elimi göğsüne getirdi. Evet cidden hızlıydı. Yüzümü omzuna doğru kapattım.
"Anlat hadi." Evet şimdi olanları anlatmam gerek.
"Biraz gezinip alışveriş yapıyordum ve birden bütün o kameralar,mikrofonlar üstüme yöneldi. Herkes yaptığımı konuşuyor. Bazıları Miss Universe olmayı bile haketmediğimi söylüyor. Çok fazla nefret mesajı var. Senle çıktığım için de. Bunu haketmedim. Ben seni sevdiğim için ondan ayrılmak zorundaydım. Kötü bir şey yapmadım ben!" Nick başımı elleriyle iki yandan kavradı.
"Sakin ol. Bak bütün bu zaman kötü yorumları dikkate alsaydık hiçbirimiz devam edemezdik. Bu herkese oluyor. Ama kimsenin kendini bıraktığını görüyor muyuz? Hayır çünkü devam etmemizi sağlayan bizi sevenler. Hayranlarımız. Evet onu bıraktın ve çocukluk aşkına kavuştun. Eğer bu da masum bir şey değilse bırak biz de masum olmayalım Olivia. Ah bıktım bundan. Biliyorum örnek olmak çok zor. Çünkü artık çocuk değiliz. Ve insanlar bunun farkına varmalı." İçim titredi ve içimi çektim. Derin bir nefes aldım. Nick bana beş cm ötedeki gözleriyle bakıyordu.
"Haklısın. Biz büyüdük. Ve bu bizim hayatımız. Desteklemiyorlarsa sorun değil. Önemli olan biz mutlu muyuz?" Nick güldü.
"Seni istediğim zaman öpebiliyorum. Evet yani mutluyum." Yüzüm yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyordu. Nick'i öptüm. Kollarım boynundaydı.
"Teşekkürler. Buna ihtiyacım vardı."
"Sen güçlüsün. Sen çok güçlüsün ve kimsenin desteğine ihtiyacın yok. Bunu unutma. Ben olmasam bile." Yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Ah güçlü olmak konusunda haklısın ama ben sevdiklerimle güçlüyüm,onların desteğiyle." Nick kıkırdadı.
"Evet belki birden fazla gaza gelmiş olabilirim. Hadi dışarı çıkalım ve biraz gezelim. El ele. Ne dersin?" Yüzümü ekşittim.
"Onları dert etme. Ben olduğum sürece kimse seni incitemez."
"Peki. En sert görünümümü takınıp gelebilir miyim?" Nick elini yüzüne kapatarak güldü. Sonra bana baktı.
"Ne istersen bebek." Merdivenleri çıkıp üstümü giyindikten sonra aşağı indim ve yine bir sürü soruyla karşılaşsak da Nick yanımdayken rahatlıkla geziyordum. Birlikte güzel bir yemek yedik. Sonra eve geldik. Arabayı park edince ben önden yürüyüp kapıyı açtım. Nick bana yetişti. Kapıyı kapattı ve kapıya yaslandı. Arkamı döndüm ve yürüyordum. Öksürdü. Arkamı döndüğümde hala oradaydı ve bana gerçekten çarpıcı bakışlar atıyordu. Önünde durdum. Boynumdan çekip beni öpmeye başladı. Joe evde değildi,bu yüzden rahattık vee... Nefes alışlarım hızlanmıştı. Nick'in aklından geçen şey benim de aklımdan geçiyordu. Nick beni bıraktı.
"Yapmak istiyorum." Dedim o gidecek gibi olduğunda. Arkasını döndü. Güldü.
"Neyi?" Zaten biliyordu ve benimle uğraşmasına sinir olmuştum.
"Bilirsin işte,birlikte olmak... Sen ve ben..."
"Yatak odasında? Evet biliyorum bunu." Güldü. O ne olduğunu anlamadan onu merdivenlerin ordaki duvara itip sertçe öptüm.
"Benimle dalga geçme,Nicholas." Suratında muzur bir ifade oluştu. Beni kalçamdan kavrayıp kucağına aldı. Kahkaha atmaya başladım ve bacaklarımı onun etrafına doladım. Merdivenleri bu şekilde hızlıca çıktı ve beni yatak odasında duvara yapıştırdı.
"Ah başım!" İnlediğimde ayaklarımı da indirdim. Başımı tutarken Nick'in de eli oraya gitti.
"İyi misin?" Başımı evet anlamında salladım. Nick gömleğini üstünden çıkarmaya başladı. Ben de bluzümü sıyırdım. Bütün kıyafetlerimi çıkarıp yatağa tırmanırken de ayağımı yatağa vurdum. Alnıma vurup söverken Nick de bana gülüyordu.
"Bakma bana öyle! Bu bizim ilk seferimizdi ve ben de her şeyin farklı,mükemmel olmasını istemiştim. Ama sakarlıklarım yüzünden ve şimdi de çok konuşmam yüzünden her şey mahvoldu." Bu sefer sağlam bir şekilde yatağa uzandım. Nick yanıma uzandı. Kafasını bana çevirdi.
"Mükemmel olmasına gerek yok. Seninle birlikte olacak. Zaten bundan mükemmeli yok. Her saniyenin tadını çıkarıyorum." Saçlarımda parmakları geziniyordu.
"Böyle mi düşünüyorsun?"
"Evet sen de öyle düşün bence."
"Senle geçen her an zaten mükemmel ama ben sadece buna takılmıştım."
"Niye? Beni tatmin etmezse ve başka birinde bunu ararsam diye mi?" Güldü. Kaşlarımı kaldırdım.
"Evet öyle aslında."
"Güven sorunu. Pekala bunu adım adım aşacağız. Ama önce üstünü giy." Yataktan kalktı. Kafamı kaldırdım. Ne yani?
"Bana öyle şaşırmış gibi bakma. Bana güvenmiyorken yapamam. Güvenene kadar yapmayacağım." Ağzının bir kenarından gülüyor gibiydi.
"Ya sana hiç güvenmezsem?" Şortunu giyişini izledim.
"Bunu cidden düşünüyor musun?" Cevap vermek yerine omuzlarımı silktim.
"O zaman güvenmeye başlasan iyi edersin. Şimdilik böyle. Hadi giyin de uyuyalım." Hafifçe popoma vurdu. Şaşkınlık içinde giyinip ışıkları kapadım ve yanına uzandım. Nick ne kadar değişik bir çocuktu böyle! Nick'in bu yaptığına nasıl karşılık vereceğimi bilmiyordum. Ben onu istiyordum ve onun da beni istediğine güveniyordum. Evet ama bu güven olayını bir çırpıda halledemezdim. O kişi Nick olsa bile. Şimdiki yöntemim dayanılmaz olmaktı. Onu reddedemeyeceği bir zamanda yakalayacaktım. Bunun için çabalayabilirdim.
Akşamdı ve en baştan çıkarıcı ev kıyafetlerimle odada oturuyordum. Nick banyodan çıkınca odaya girdi. Bacak bacak üstüne attım. Telefonumda internette geziniyordum. Tabi göz ucuyla Nick'i süzerken...
"Uu güzelim." Dedi Nick. Tepki vermedim. Yanağıma öpücük kondurup geri çekildi. Havluyla saçlarını kurutuyordu.
"Ne yapıyorsun?" Dedi. Kaşlarımı kaldırdım,omuzlarımı silktim.
"Hiç. Bir yere mi gidiyoruz?"
"Hayır. Ben gidiyorum. Demi'yi biliyorsun." Tabi ki Demi'yi biliyorum.
"Evet. Ne olmuş?" Amacım onu baştan çıkarmaktı ama şimdi soğuk davranıp trip atmaktan başka bir şey yapmıyordum ve ilgisini de çekmişe benzemiyordu.
"Uzun süredir görüşemedik. LA'a geldiğini söyledi ve yemek yiyeceğiz." Bunun nereye gittiğini biliyordum. Yüzündeki bakışı biliyordum. Bu bir testti.
"Peki. İyi eğlenceler." Deri ceketinin iki yakasından tuttum. Onu kendime çektikten sonra öptüm ve bıraktım.
"Ben yokken yaramazlık yapma olur mu?" Güldü. Bense dil çıkardım. Araba anahtarlarını alıp odadan çıktı.
Demi ve Nick senelerdir arkadaştı. Benden sonra belki de en iyi arkadaşıydı. Buna güvenebilirdim. Yine de içim içimi yese de buna dayanabilirdim. Aşağı yukarı üç-dört saat sonra Nick gelirdi zaten. Sabret Olivia,bunu yapabilirsin.

InseparableHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin